24 Nisan 2016 Pazar

AYNA AYNA SÖYLE BANA : "BENDEN DAHA GÜZELİ VAR MI BU DÜNYADA?"

"Ayna" ya baktığınızda ne görüyorsunuz? Ayna, size neyi gösteriyor?
Hergün belki birçok kez, aynaya bakarız kendimizi daha iyi görebilmek daha iyi hissedebilmek için?
Peki, aynalar bizlere gerçekte var olanı mı gösteriyorlar? Yoksa, zihnimizdeki bizi mi gösteriyorlar?
Düşüncelerimiz; capcanlı enerjilerdir.
Hz. Mevlana'nın dediği gibi; "Gül düşünürsen güllük, diken düşünürsen dikenlik olursun."
Düşüncelerimiz, yaşamımızı oluşturmaktadır. Nasıl düşünürseniz, birebir düşündüklerinizi yaşarsınız.

Şimdi düşünün ki; elinizde sihirli bir ayna var ve gelecekte olacakları size gösteriyor.
Bu ayna ya ilk yönelteceğiniz soru ne olurdu? İlk aklınıza (60 saniye) gelen her zaman en doğru olandır. Öğrenmek istediğiniz her ne ise, şu anda onu yarattığınızı farkında mısınız? Çünkü yaşamın bütünü "şu an" da tezahür etmektedir/ oluşmaktadır. Geçmiş-şimdi-gelecek; hepsi "şu an" da oluyor, farkında mısınız? :)

Gelecek hakkında gerçek bilgileri sunan sihirli aynaya bir soru yönelttiniz aslında cevap sorunuzun içerinde saklı. Bulabildiniz mi?

Sihirli ayna; bugüne kadar Dünyadaki en güzel kişinin siz olduğunu söylüyordu ancak, şimdi diyor ki: "gelecekte dünyaya gelecek olan yeğenin (kız kardeşinin çocuğu) büyüdüğünde senden daha güzel olacak? "Bu durumda ne yaparsınız? 

Yapımcılığını Joe Roth'un üstlendiği The Huntsman Winter's War (Avcı: Kış Savaşı) filminin kötü kalpli kraliçesi Ravenna (Charlize Theron) kız kardeşi Freya (Emily Blunt)'nın bebeğinin ölmesi için uygun şart ve koşulları yarattı, siz ne yapmayı tercih etmiştiniz? :)

Güzellik; kainatta herşeyde olduğu gibi içten dışa doğru yansıyan bir olgu. İç dünyası güzelliklerle oluşmuş bir insan varlığının dış dünyaya yansıyan yüzünün güzel olmaması Dünyaya sunduğu meziyetlerinin güzellkleri oluşturmaması mümkün değildir.  
Ancak "Avcı: Kış Savaşı'ındaki filmimizde kraliçe Ravenna için güzellik=güç anlamına gelmektedir. Günümüzde de insan varlığı olarak; herşey" olmaya çalıştıkça: "iyi anne, iyi eş, iyi baba, iyi yönetici, iyi işveren, iyi çalışan, vb." sadece "zihin" boyutunda var olmaya çalışan "duygu"ları deneyimleyen bedene ve zihne "dur" der olmadık mı? 
gelmektedir.
Yaşamında "duygu"lara yer vermeyen Ravenna için tek bir gerçeklik vardır: "sahip olmak", materyal formda herşeye "sahip" olmak; günümüz insan varlıkları da yavaş yavaş bu forma doğru hızla ilerlemektedirler. "
Duygularımız ifade bulmadıkça, zihin boyutunda daha fazla var olmaya başlıyoruz bu da bize "kaygılar, korkular, üzüntüler, sıkıntılar, problemler, sorunlar, vb." başlıklı faturalar halinde geri dönüyor. 
Zihinsel boyuttan ayrışmanın en güzel ve en işlevsel yöntemi: "YAVAŞLA" maktır. 
Beden yavaşladığında, zihninizin de yavaşladığını, berraklaştığını görecek ve algılayacaksınız. İşten eve, evden işe koşuşturmalarınız son bulacak. Kalbinizin ritmini dinleyebilmenin, soluk alışverişinizin dokusunu hissedebilmenin ne olduğunu idrak edeceksiniz.

Filmimize geri dönecek olursak; Ravenna kendi gölge yönlerinin izinden gitmeyi tercih ederek kız kardeşi Freya nın bebeğini ölümüne vesile olduktan sonra , Freya nın özündeki gücün olumsuz yönü uyanır ve dokunduğu herşeyi buza dönüştürmeye başlar. Ve Buz Kraliçesi olarak kendine Kuzey topraklarında bir krallık kurar. Krallığına civar topraklardan topladığı küçük çocukları avcıları olmak üzere eğitilip, güçlenmelerine yönelik çalışmalarını sürdürürken, duygularını olabildiğinde iç dünyasının derinliklerine gömer. O da, ablası Ravenna gibi; "sevgi ve aşk" ın olmadığı sadece düşünsel maddi gücün hakim olduğu bir varlığa dönüşmüştür. 

Her birimiz çok güçlüyüz, bir insan varlığı olarak: "sevgi" ile dönüştürebilme gücüne sahibiz. Ancak gücümüzü nasıl ve ne şekilde kullanacağımız bizim irademize bağlıdır. Sevgi; kainattaki en yüksek dalga frekans hızına sahip enerjidir. Gücün öz kaynağı, herşeyin öz kaynağı olan "sevgi"dir.

Filmin ilerleyen sahnelerinde kötü kalpli kraliçe Ravenna nın sihirli aynasının ortadan kaybolmasını ve kız kardeşi Freya nın aynayı bulabilmek adına verdiği çetin mücadeleyi, bu mücadelenin tam ortasındaki "aşk"ın gücüne; Sara (Jessica Chastain) ile Eric (Chris Hemsworth)'in sonsuz sevgisinin tezahür eden tüm zorlukmuş, problemmiş, engelmiş gibi görünen herşeyin nasıl da üstesinden geldiğine şahit oluyoruz. 

Ayna, Freya'nın eline geçtiğinde ve Freya'nın aynanın kenarında yazan sihirli sözcükleri söylemesi üzerine aynanın içinden yeniden bedenlenen Ravenna'nın söylediği harikulade bir söz var: "beden sadece bir araçtır; bir süreliğine varlığımı aynanın içinde devam ettirmiştim." Varoluş sonsuzdur, ölüm; yeniden doğumdur. Ölüm dediğimiz olgu sadece bedeni bırakmaktır ve
bir de tabiki tamamlanmış olan her türlü sürecin bırakılmasıdır. Ebedi varlığımız varoluşunu başka formlarda sürdürmeye devam eder. "Beden sadece bir araçtır" cümlesi filmin en iyi özetiydi doğrusu.

Mevcut bedenimizde var oluşumuzu sürdürdüğümüz "yaşam/hayat" adını verdiğimiz oyunda, beden; zihinsel tezahürlerin somut/maddesel formda tezahürlerini sağlamak için sadece bir araçtır. 

Filmin sonunda ne oluyor? Filmi izlemenizi öneririm :) 
Ancak tahmin edeceğiniz üzere, "sonsuza dek mutlu yaşamayı" seçenler "sonsuza dek mutlu yaşıyorlar..."

Siz yaşamınızda hangi duyguların zemininde yaşamayı tercih ediyorsunuz? 

Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com




16 Nisan 2016 Cumartesi

KIRMIZI ÇİÇEK

Dün akşam harikulade eşsiz atmosferi ile ayaklarımı yerden kesen, yüreğimi heyecan ile zıp zıplatan bir ormandaydım :) Bu harikulade ormanda bir çocuk ile tanıştım ismi : "Mowgli", en yakın arkadaşı, yol göstericisi ise "Bagheera" adında siyah bir panter idi. Mowgli, ormanda bir kurt sürü ile kendini keşif yolculuğunu sürdürürken eski bir bitmemiş meselenin baş
kahramanı olan bengal kaplanı "Shere Khan" ile yeniden biraraya gelmesi ile "ev"inden ayrılmak durumu ile yüzleşmek durumunda kalan cesur orman çocuğu yüreğinin rehberliğini dinleyerek Özge'nin "inanç"ın "umut"un "cesaret"in ve en önemlisi "öz-sevgi"nin gücünü bir kez daha hatırlamasına vesile oldu...

Rudyard Kipling'in muhteşem çocuk romanının Disney tarafından beyazperdeye uyarlanışı olan "Orman Çocuğu (The Jungle Book)" izlenirken kalbin gücünün bir kez bir kez daha idrak edilmesine vesile olacak en güzel yapıtlardan biri olduğu kanaatindeyim. 


Mowgli (orman çocuğu), babasının bir bengal kaplanı (Shere Khan) tarafından saldırıya uğrayarak ölmesi sonucu ormanda tek başına kalıyor. Ancak her son bir başlangıca gebedir ki; siyah bir panter (Bagheera) masum çocuğu koruma himayesi altına alarak bir kurt sürüsünün arasında büyüme ve gelişimini tamamlaması için yardımcı oluyor. Yaşam döngümüzde de bizleri;  en "zor","sıkıntılı", "sancılı" dönemlerimizde ışığın daima olduğunu hatırlatmak üzere muhakkak bir "insan", "durum", "olay"  yaşam oyunundaki dönüşümümüzü gerçekleştirmemizi destekler ;)
Mowgli (orman çocuğu) kurt sürüsü ve ormandaki diğer canlı varlıklarla günlerini huzur, mutluluk, neşe, keyif ve merak ile geçirmekte olduğu ve gelişim sürecini yavaş yavaş tamamlama evresinde olduğu an, babasının ölümüne vesile olan bengal kaplanı (Shere Khan) yeniden Mowgli'nin yaşam sahnesinde aniden beliriverir. Bu durumda Mowgli artık "büyüme"k durumundadır.
Büyüme; yaşam döngümüze biraz daha farkındalık ile bakmaya başladığımız ardından yavaş yavaş kendi sınırlarımızın bugüne değin bizleri yetiştiren, gelişimimize destek olan kişiler, toplum ve içerisinde soluk aldığımız kültürel atmosfer tarafından oluşturulduğunun farkında olduğumuz "an" başlar. 

Büyümek demek; sorumluluk (varoluşsal sorumluluk) almaktır. Yaşam döngümüzdeki öğrenilmiş, kalıplaşmış sınırların dışarısına çıkmaya cesaret ederek en karanlık yönlerimiz ile yüzleşmek ve olanı olduğu gibi kabul etmektir...

Mowgli'nin dış dünyayı keşif yolculuğunda daima "güven" adımları ile yürüdüğüne dikkatinizi yöneltmenizi istiyorum. Kalbinin ritmi ile eylemde olan her varlık daima "güven"ir. Mowgli'nin karşısına çıkan "yılan", "maymun", "bengal kaplanı"; Mowgli'nin benliğinin karanlık yönlerinin birer temsili idiler. Yılan; "geçmiş"e ve "geleceğe" yönelik faydasız "merak"ı; maymun; "açgözlülüğü"; kaplan ise"hırs, faydasız ego savunma mekanizmalarını temsil ediyordu. Mowgli ise karşılaştığı her güçlükte önce yüreğinin cesareti ile sevgi ile sadece kendi iç sesinin rehberliğinde eylemlerini gerçekleştirirken desteklendiğini görmekteyiz.  Kalbinin ritmi ile "gerçek"i arayan her varlığın desteklendiği gibi...

Korkularımız, biz onları zihnimiz ile beslediğimiz sürece var olurlar. Dünya gezegeninde "korku" duygusunu denyimlememize vesile olacak hiçbirşey yoktur çünkü yaşam yolumuza çıkan herşey bizim öz-sevgide buluşabilmemiz, "ev"e dönebilmemiz için iyileşmemize vesile olan düzeneklerdir.

Bir "inanç" tohumu tüm Dünyayı etkiler. Mowgli'nin yüreğindeki inanç yolunu aydınlattığı gibi aynı zamanda tüm ormanı nasıl dönüştürdüğünü seyrederken; öz-sevgi, inanç, güven suyundan yapılmış çorba her derdi iyileştiren en baş şifa aracıdır, diyeceksiniz. 

Filmin son sahnelerinde Mowgli'nin bengal kaplanı (Shere Khan)
ile karşı karşıya tek başına kaldığı sahnelerde hiçbir zaman pes etmediğine en zor anında "sakin" kalmayı başararak kalbi ile temasını koruyarak zihnini etkin ve ehil kullanabildiğine şahit oluyoruz.

İşte özümüzdeki asıl "kırmızı çiçek" de bu değil mi zaten? İnsan varlığını diğerlerinden ayıran en önemli niteliği; planlama, muhakeme yapma ve geleceği önceden görebilme yeteneği ancak bu yetenek sadece zihin ile yönetildiğinde "kaos" oluşuyor. Çünkü tüm benliğin efendisi "kalp"tir. Son bilimsel araştırmalar göstermekte ki; "tüm vücudu yöneten "beyin" değil. Dış dünyayı önce kalp algılıyor, kalbin kendine ait hücresel bir sinir ağı var ve %60-65 oranındaki sinir hücreleri dış dünyayı önce kalp vasıtası ile algılıyor ardından "beyin"e sinyal gönderiyor. 

Kalbimizin sesini dinlemeye kendimizi bırakırsak olayları önceden sezebilir ve bu "an"da zihinsel süreçlerimiz ile sakin, yavaş ve uyumlu bir biçimde deneyimlemekte olduğumuz sürece etkin yanıtlar verebiliriz. Tıpkı cesur orman çocuğu Mowgli'nin yaptığı gibi eylem gerçekleştirir ve eylem gerçekleştirdiğimizde çevremizdeki her canlının büyümesine yardımcı oluruz...
Öz-sevgiyle çarpan kalbin ritmi ile eylemde olmayı seçen bir zihin tüm Dünya yı dönüştürebilecek güce sahiptir...

Sizin, "kırmızı çiçeğiniz" ile ilişkiniz nasıl? 

Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com