11 Mayıs 2020 Pazartesi

GÖRÜNENİN ARDINDAKİ GİZLİ SALGIN


Mevcut zamanın kalitesinde, ‘Dünya’ adı atfedilen gezegende bir formda var olmayı seçmiş her can, büyük bir itici güç ile tetikleniyor. 
Peki ne için, bu itici güç bu canlıları sıkıştıyor, sarsıyor, hapsediyor? 
Bu itici gücün tek bir nihai hedefi var: ‘İnsan varlıklarının, gerçekten ne olduklarını hatırlamaları, özlerindeki eşsiz ışığı en saf ve yalın hali ile paylaşmaları için sarsıcı nitelikte eylemler tezahür ettiriyor.


Şimdi elinize bir kalem alın ve boş beyaz bir sayfaya vehayut uygun bulduğunuz bir yere bir “spiral” şekli çizin. Spiral çizimini bitirdikten sonra elinizi hiç kaldırmadan bulunduğunuz noktadan başlangıç noktanıza dönün, lütfen. 
Başladığınız noktaya varmayı nasıl başardınız? 
Spiralde geriye doğru ilerlemeyi seçtiniz büyük ihtimalle. Evet, şu an da gerçekleştirdiğimiz tam anlamıyla bu eylem. Bilinç boyutunda ilerlemek adına geriye doğru ilerlemek gerekiyor. Lakin her geri adım, ileriye doğru bir adımdır, eş zamanlı olarak, değil mi? Örneğin, vücudunuzda ne kadar geriye doğru esner iseniz, belirli kas grupları da “denge hali”ni koruyabilmek adına ileri doğru esnerler. 



Küresel çapta deneyimlenen mevcut travma süreci, insan bilincini 
yeni bir çağa doğru tetikleyen bir doğum dalgasıdır. 





Bulunduğu mevcut noktaya çok yoğun konsantre olan insanoğlunun şimdi dalga olduğu bilincine uyanması deneyimlenmektedir. Bir eylemin birden çok açıdan aynı anda var olduğuna ilişkin görme yetileri açılmaktadır. 
Analitik psikoterapinin kurcusu psikoterapist Carl Gustav Jung’un belirttiği üzere; “hiçbir şey bilinç düzeyine acı duyumsamadan ulaşamaz.” 
Duyumsadığınız “sıkışmışlık, ne yapacağını bilememe, kaybolmuşluk, şaşkınlık, hüzün, öfke vb.” hissiyatlar biricikliğiniz, özünüz ile bir olmanız adına şu an için gereklidir. Deneyimlenen herşey ‘normal’ peki siz bu sürece “yanıt” mı üretmeyi yoksa “tepki” vermeyi mi seçiyorsunuz? Her travma süreci bizden dönüştürücü yanıtlar/cevaplar üretmemizi ister. Bu süreçte kendinizi başka açılardan görmeye açmak için öncelikle “doğum travmanız” üzerinde çalışmanızı öneriyorum.  Dünya gezegenine merhaba demeyi seçtiğiniz süreçte olan herşey sizin bilinçdışınızda kayıt halindedir. Her yeni başlangıç anında ve travma süreci deneyimlendiğinde otomatik olarak bu süreçte tamamlanmamış olan (lar) uyanır ve uyanan duyum (lar) doğrultusunda otomatik bir tepki verirsiniz, farkında olmaksızın. Ancak farkındalıkla bu sürekli kendisini yenileyen hikayeye  “dur” demek ve hikayenin içerisinde yeni bir döngü yaratmak sizin kendi elinizdedir. 

İYİLEŞMEK = DOĞUM

Bugüne değin hiç düşünce süzgecinizden;“İnsan varlıkları nasıl ve ne için doğar?” sorusu aktı mı? Bu süreç bu sorunun yanıtlarını dinlemek için verimli bir zaman kalitesi. Otomatik pilottaki beyin; belirli bir yaşa (mevcut doğum tarihinize göre) geldiğinizde toplumun sosyal normlarının da baskısı ile size evlilik akdini gerçekleştirmeye ya da ebeveyn olmaya doğru sürükleyiverir. Belki birçok insan varlığı, bu dalgaya kaptırıverir kendisini hiç düşünmeksizin; ‘ben kendimle bütünü ile yüzleşmeye (tüm gölge yönlerim ile) karşılaşmaya ve kendimi olduğum gibi kabul etmeye hazır mıyım? = evlilik süreci’; ‘bir canlının beden alma sürecine vesile olmak için alan ve zaman tutmak için hazır mıyım?’= ebeveyn olma süreci’ Şimdi kendinize samimi olun ve bu sorularının yanıtlarını içsel benliğinizde araştırın, lütfen.






İnsan varlıkları, “iyileşmek” adına doğar. Her doğum ile yüzyıllardır süregelen tek bir hikayede yer alan; aktarılmamış bilginin, söylenmemiş sözlerin, deneyimlenmemiş duyumsamaların açılması hasıl olur. 

Travma sürecine verilen tepki; insan varlığının hayatta kalabilmesi adına hafızasında kendisini süreli yenileyen bir hatıraya verilen yanıttır. O anın duyumsattığına uygun bir yanıt/cevap verebilmek için işte görünenin ardındaki gizli salgını fark etmek gerekiyor. O salgının adı:  “depresif bozukluk” Depresif bozukluk; bir uyanış sürecidir. Kendi özünüze doğma sürecidir. Bu süreç varlığın özgün doğasına uygun bir ritimde ilerler. 
Depresif bozukluk; insan varlığının sinir sisteminde henüz  hazmedilmemiş bir hikayeye sürekli takılıp kalma halidir. Sizi durduran şey, sizi ileri taşıyacak olandır. Sizi bu süreçte ne durduruyor? Hikayenizdeki tekrarlayan kalıpları nasıl keşfedeceksiniz? Bedeninizi dinlemeyi hatırlayarak. Beden; bilinçdışıdır. Herşey bedende kayıtlıdır. Ve beden her an kendisini ifade eder. Bu bağlamda; deneyimlediğimiz küresel boyuttaki travma sürecinde “depresif bozukluk ve anksiyete (kaygı) durum bozuklukları” deneyimlenen gizli salgındır. Bu salgını iyileştirmenin yolu: “öz” e doğmak. 
Öz’e doğmanın sürecinin ilk basamağı ise öncelikle pikabınızda sürekli kendisini yenileyen melodiyi fark etmek ve ardından bu tekrarlayan kalıptan özgürleşerek alan açmak ve sonrasında da  beden (bilinçdışı) ile yeniden güven zemininde bir bağ kurmaktan geçiyor. İkinci basamağı merak ediyor musunuz? 
Bunun için sizleri 16 Mayıs ta başlayacak (her Cumartesi) ve dört hafta sürecek “ÖZ’E DOĞUM” atölye çalışmasına sevgiyle beklerim. 
Program akışını  kısa özeti aşağıda yer almaktadır, daha detaylı bilgi edinmek isterseniz e-mail yazabilirsiniz:  oozgegenlik@gmail.com

MODÜL 1: Beden ile Güvenli İlişki Kurmak

“Yaşam serüvenimizin mevcut döngüsünde 
nerede ve nasıl köklenmeyi seçiyoruz? “Sorusunun yanıtlarını araştırmaya yönelik keşfe çıkarken yaşam döngümüzde sürekli tekrar eden kalıpları belirliyoruz.
Özdeşleşmeyi setiğimiz alan ve zamanı görüyoruz. 
Ve geçmişin izlerinden arınmayı araştırıyoruz.
Merkezi sinir sistemimizin çalışma yapısını hatırlama
 (Vagus siniri üzerine çalışacağız) ve bilinçli bir farkındalıkla yeni alışkanlık döngüsü yaratma.


MODÜL 2:  ÖZ MUTLULUĞU   DENEYİMLEMEK

“İçsel pusulamız bize nereye doğru yönelmemize işaret ediyor?” Sorusunun rehberliğinde öz niyetlerimizin farkına varmak.
 Yaşamımda gerçekten “ne” olmak üzerine emek veriyorum? 
Zihin yapısının çalışma sistematiğini hatırlamak. 
Beyin (özellikle amigdala ve hippocampus bölümleri üzerinde duracağız) sinir sistemi bağlantısını hatırlamak. 


MODÜL 3: ÖZ GÜCÜMÜZÜN FARKINA VARMAK!

Yaşamımızın dümenini nasıl yönetmeyi seçiyoruz?
Sezgilerimizin izinde eyleme geçmeyi hatırlamak.
Epifiz ve hipofiz bezlerinin çalışma sistematiğini keşfetmek. Hipofiz bezi üzerine çalışacağız.


MODÜL 4: “ÖZ” SESİ DİNLEMEK

 Mevcut yaşam döngümüzdeki serüvenimizde kendimizi nasıl desteklemeyi seçtiğimizi araştırmak.
Bu araştırma sürecinde öz sesimizin melodisini keşfetmek.
Kaderimizi dönüştürmek adına eyleme geçmek, yeni ufuklara doğru yol almak.




-- 




1 yorum:

  1. geç far ettim,buda çok güzel,eline kalemine sağlık,çok sevgiler :)

    YanıtlaSil