Her birimizin zihninde stres fabrikaları mevcut. Bu stres fabrikalarının ham maddesi ise "kuruntu".
Her birimizin çeşit çeşit kuruntuları var: ekonomik sorunlar- ilişki sorunları-fiziksel sorunlar-yalnız kalma-yaşlanma-kariyerini koruma kaygısı...
Peki ne için mücadele ediyoruz? "HUZUR" Zihinsel ve ruhsal bütünlük birlik hali. Anın farkındalığı için çabalıyoruz.
Şimdi hep beraber acil bir müdahale yapalım:
1. Adım= Sakin bir yer seçin, tüm dikkatinizi ve aklınızı bir tek şey üzerine odaklayın ve bir an hiçbir şey düşünmeye odaklanın. Hiç bir şey düşünün !!
Pasif ve çok rahat bir şekilde oturun.
2. Adım= Gözlerinizi kapayın ve tüm adalelerinizi yumuşatın.
3. Adım= Yavaş ve tabi bir şekilde nefes alın. Her nefes verişinizde 'bir' deyin ve bunu 20 kez tekrarlayın.
4. Adım= Şimdi kendinizi rahatlatacak bir kelime veya bir cümleyi her nefes verişinizde tekrarlayın (Örn.: "Her gün her bakımdan daha mutlu, daha huzurlu ve daha zengin oluyorum).
5. Adım= Seçtiğiniz kelimeyi söylemeyi sürdürün. Dikkatiniz dağılırsa devam edin, kaldığınız yerden.
6. Adım= Bu halinizi yaklaşık 5 dak. sürdürün.
7 Adım= Bu yöntemi günde 1 ve mümkünse 2 kez tekrarlayın...
Sevgi ve ışıkla bütünleşin :))
10 Eylül 2012 Pazartesi
YAŞAM "ŞU AN" DAN İBARETTİR...
Rivayete göre, yaşlı ve fakir bir kadın çöpler arasında parlak bir şey bulmuş fakat yaşamında daha önce hiç bu kadar ihtişamlı ve parlak bir şey göremediği için bulduğu objenin ne olduğunu anlayamamış. Ancak parlak bir obje olduğu için onu bir kuyumcuya götürüp vermiş ve karşılığında 2 adet tahta kaşık almış.
Meğer bu bulduğu parlak obje elmasmış ! Tabi elmas meşhur olmuş ve adı da "Kaşıkçı Elması" olarak nitelendirilmiş.
Kadın yaşamında belki de bulup bulabileceği en değerli şeyi çok ucuza satmış ve karşılığında çok mutlu olmuş. Bizlerde yaşamımızı tek bir maddesel hedef üzerine odaklayarak (ev almak, araba almak vb.) en değerli zamanımızı satmıyor muyuz? Ne uğruna? Bir düşünelim...
Elması iki adet kaşık karşılığında satan kadının zarar ettiğini düşünüyoruz ve onun adına üzülüyor belki de ne kadar da safmış diyoruz... Ancak yanılıyoruz mutlu hissetmeyen aslında bizleriz çünkü kendi zeminimizden konuşuyoruz, muhtemelen kadın çok mutluydu ve kaşıkları aldığına sevinmişti.
Altınlar ya da kaşıkçı elmesının dışarıdan görünen ihtişamının ne kadar önemi olabilir? Yaşam içerisinde hissedilenlerden daha önemli olamaz. Başkalarının sizin elinizde gördükleri zenginliklerle değil, siz içinizde hissettiklerinizle, yaşadığınız mutluluklarla zenginleşebilirsiniz ...
Yaşam fırça darbelerinden oluşan resimler gibi anlık duygulardan oluşur. Sadece şu an vardır, şu an mutlu hissediyorsanız o an kutsaldır, sevgiyle...
Meğer bu bulduğu parlak obje elmasmış ! Tabi elmas meşhur olmuş ve adı da "Kaşıkçı Elması" olarak nitelendirilmiş.
Kadın yaşamında belki de bulup bulabileceği en değerli şeyi çok ucuza satmış ve karşılığında çok mutlu olmuş. Bizlerde yaşamımızı tek bir maddesel hedef üzerine odaklayarak (ev almak, araba almak vb.) en değerli zamanımızı satmıyor muyuz? Ne uğruna? Bir düşünelim...
Elması iki adet kaşık karşılığında satan kadının zarar ettiğini düşünüyoruz ve onun adına üzülüyor belki de ne kadar da safmış diyoruz... Ancak yanılıyoruz mutlu hissetmeyen aslında bizleriz çünkü kendi zeminimizden konuşuyoruz, muhtemelen kadın çok mutluydu ve kaşıkları aldığına sevinmişti.
Altınlar ya da kaşıkçı elmesının dışarıdan görünen ihtişamının ne kadar önemi olabilir? Yaşam içerisinde hissedilenlerden daha önemli olamaz. Başkalarının sizin elinizde gördükleri zenginliklerle değil, siz içinizde hissettiklerinizle, yaşadığınız mutluluklarla zenginleşebilirsiniz ...
Yaşam fırça darbelerinden oluşan resimler gibi anlık duygulardan oluşur. Sadece şu an vardır, şu an mutlu hissediyorsanız o an kutsaldır, sevgiyle...
Tuz ve Su...
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak geri döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakini tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran ustasına öfkeyle "acı" diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: "Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam.
"Hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
"Yaşamındaki acılar tuz gibidir, ne azdır ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ama bu acının yoğunluğunu, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Bir acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı denen şeyle ilgili duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış"..
Çırak yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakini tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran ustasına öfkeyle "acı" diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: "Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam.
"Hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
"Yaşamındaki acılar tuz gibidir, ne azdır ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ama bu acının yoğunluğunu, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Bir acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı denen şeyle ilgili duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış"..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)