31 Mayıs 2013 Cuma

KENDİMİ KENDİMDE KAYBETTİM (TÜKENMİŞLİK SENDROMU NEDİR?)



Çok severek ve istekle icra ettiğim bir mesleğim olmasına rağmen kendimi son günlerde her zamankinden daha yorgun hissediyorum, bir isteksizlik ve boşluk hissediyorum iç dünyamda. Sanki enerjim tükeniyor gibi, hiçbir şeye yetişemiyorum, zaman ne kadar da çabuk geçmeye başladı, bilemiyorum bana neler oluyor?... Diyorsanız ve bu cümlelere ekleyecek fakat iç dünyanızda henüz anlamlandıramadığınız duygu ve düşünceleriniz var ise; bedeninizden ve ruhunuzdan bir ayrışmanın sonucu olarak karşılaştığınız "stres" olgusuna "tükenmişlik sendromu (burnout) ile yanıt veriyor olabilirsiniz. 

Dünyamız her canlının düşünce ve duyguları tarafından bilinçli ya da henüz bilinçsiz olarak her an dönüşmektedir. 21. yüzyılda, insan varlığının iç dünyasından ziyade dış dünyadaki değişim ve dönüşümlere odaklandığı ve giderek kendinden uzaklaştığı, hızla gelişen teknoloji karşısında ezber-hap bilgiler ile zihnine ve bedenine zarar verdiğini gözlemlemekteyiz. Dış dünyadaki gelişmelere ayak uydurmaya çalışırken "an" da yani "şimdi ve burada" olamıyoruz. Geleceğin endişeleri ve geçmişin pişmanlıkları ile yaşamaya tercih ettikçe bunun bedelini ruhsal ve bedensel olarak ödemekteyiz. 

Psikolojik ve fizyolojik dengenin sağlanamadığı günümüz koşullarında özellikle belirli bir pozisyonda iş üreten kişilerin strese yönelik verdiği cevap "tükenmişlik sendromu (burnout") olarak nitelendirilen kendinden ve çevreden uzaklaşma hali deneyimlenmektedir.

Tükenmişlik sendromu (burnout), ülkemizde son günlerde sıkça gündeme gelmekte olsa da sendromun tanımı ilk kez 1974 yılında klinik psikolog Herbert Freudberger tarafından literatüre kazandırılmıştır. 

Tükenmişlik sendromunun belirtileri arasında; çaresizlik, umutsuzluk, engellenmişlik, uykusuzluk, yalnızlık, sürekli kızgınlık, şüphecilik, kronik ve bölgesel ağrılar ve hayat enerjisinin düşmesi, yer almaktadır (Taylor, 1991).

Tükenmişlik sendromunun belirtileri ise genellikle; çok ağır mesai saatlerinde çalışmak zorunda olan, sürekli"başarılı" olmak için kendi sınırlarını zorlayan, çalıştıkları pozisyonun iş tanımının net olmaması nedeni ile rol karmaşası yaşayan, işi ile karakterini özdeşleştiren, iş yerindeki performansının değerlendirilmeye alınmadığı ve içsel motivasyonu düşük olarak değerlendirilen kişilerde görülme olasılığı   yapılan meta analizler sonucunda değerlendirilmektedir ( Rubino et al., 2009). 

Tükenmişlik sendromu, kişinin duygusal yakıt deposunun boşalması olarak nitelendirilebilir.

Çalışma koşulları ve çevresel koşulların sınırını çizemeyen dolayısı ile kendisini dünya gezegeninde konumlandıramayan halidir; tükenmişlik belirtileri yaşayan insanın durumu.  Tükenmişlik sendromu bir anda ortaya çıkan ve yine bir anda ortadan kaybolacak bir durumsal olay değildir. Tükenmişlik sendromu, belirli bir zaman aralığında ilerleyen yavaş yavaş belirtilerinin şiddeti ve sıklığı artan bir süreçtir (Bunford et al., 2012).

Tükenmişlik sendromu yaşayan kişi, çevresindeki kişilerden ve üretmekte olduğu işten ayrışma-uzaklaşma isteği içerisinde olmaktadır, çünkü kişi hedef belirleyemez ve yaşamına bir anlam yükleyemez hale gelmiştir. Dolayısı ile kendinden ve içerisinde bulunduğu koşullardan beklentisi kalmamıştır.

Tükenmişlik sendromunu deneyimlemekte olan kişi:
 Psiko-terapi seansları ile psikolojik tedavi sürecine dahil olmalıdır. Ayrıca; 
= gevşeme ve doğru nefes tekniklerini bir uzman eşliğinde düzenli uygulaması, 
= ruhsal bedeni ile temasa geçmesini kolaylaştıracak; meditasyon ve yoga çalışmaları uygulaması, 
= düzenli ve sağlıklı beslenme düzeninin yaşamında aktif hale getirmesi,
= düzenli egzersiz ile vücudundaki toksinleri temizlemesi 
= aile bağlarını, manevi bağlarını güçlendirmesi kişinin ruhsal ve fizyolojik yaşamını kısa sürede dengelemesini kolaylaştıracaktır. 



Kaynaklar:

*Bunford., B., Shipp, A., Boss, R., Boss, A., Angermeier, I. (2012). Is Burnout Staatic or Dynamic? A Career Transition Perspective of Employee Burnout Trajectories. Journal of Applied Psychology, Vol:97 (3), 637-650.

* Freudenberger, H. J. (1980). Burn out. New York, Doubleday.

* Kristof-Brown, A. Z., Zimmerman, R., & Johnson, E. C. (2005). Consequences of individuals fit at work. A meta-analysis of person-job, person-organization, person-group, and person-supervisor fit. Personnel Psychology, 58, 281-342.

* Rubino, C., Luksyte, A., Perry, S., Volpone, S. (2009). How Do Stressors Lead to Burnout? The Mediating Role of Motivation. Journal of Occupational Health Psychology, Vol: 14(3), 289-304.

* Taylor, S. (1991). Health Psychology. (2nd edition). New York; Mc GrowHill. 

    
   Özge Genlik
 Uzman Psikolog 


25 Mayıs 2013 Cumartesi

O KABİLE "BENİM"

Bir zamanlar; binlerce yıl barış ve uyum içinde yaşamış bir yerli kabile vardı. Ve günlük rutinleri hep aynıydı. Avcılar, kabileden ayrılıp yola düşer ve döndüklerinde getirdikleri av, kabilenin tüm üyelerine eşit olarak paylaştırılırdı. Yiyecek varken kimse aç kalmazdı. Zayıflar, hastalar ve yaşlılar bile.
Bir gün en yetenekli avcı dedi ki : "Ben en iyi  avcıyım." Payıma düşenden daha çok geyik öldürüyorum. Neden avımı paylaşayım?  O günden sonra, etini yüksek bir dağdaki mağarada depolamaya başladı. Sonra diğer yetenekli avcılar da:"payımıza düşenden daha çok geyik öldürüyoruz. Avımızı kendimize saklamaya hakkımız yok mu?" Dediler. Onlar da etlerini yüksek dağlardaki mağaralarda depolamaya başladı.

Sonra kabilede daha önce hiç olmamış birşey olmaya başladı. Bazıları iyi beslenirken, diğerleri özellikle yaşlılar-zayıflar ve hastalar aç kalmaya başladı. Hatta bu durum o kadar kanıksandı ki; bazıları açlıktan ölürken bazılarının ihtiyaçlarından fazlasına sahip olması normal karşılanır oldu. İ

Daha da tuhafı, kabilenin büyükleri çocuklarına bu biriktirme alışkanlığını yaymalarını öğretmeye başladı.

Bu hikaye geçmişte yaşandığı için değil, şu anda yaşandığı için gerçek. O kabile biziz. O kabile benim...

** "I AM" isimli belgeselin bir bölümünden alıntıdır. Shadyac, T., 2011.