27 Mayıs 2014 Salı

HAYALLERİNİZ GERÇEĞE DÖNÜŞSÜN


Mandalalar konusundaki ilk yazımı geçen sene yaz ayında kendimce kulaktan kulağa aktarılan bilgilerden öğrenebildiğim kadarını aktarmıştım. Ancak geçtiğimiz günlerde Gülben Aykaç Gönülden in kurucusu ve aynı zamanda yaratıcısı olduğu "Mandala" isimli kurumunda Mandala nın teorik ve pratik düzeylerini içeren bir eğitim atölyesini tamamladım ve "Mandala" konulu yazımı edindiğim bilgilerin ışığında yeniden derleme kararı aldım. 


Mandala kelime anlamı olarak; manda: enerji/öz; la:tutan kap. Enerjiyi/özü tutan kap anlamında kullanılan Sanskritçe bir sözcüktür.** Mandala ların ilk ortaya çıkış zamanları en az 5000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. İlk çağlarda insanlar, mağara duvarlarına niyetlerini belirtmek için çizerlermiş mandalaları, Osmanlı döneminde padişahların kaftanlarına da işlenen mandala motifleri mevcutmuş. 

Niyetlerimiz, bu niyetlerden açığa çıkan enerji frekansları gerçekliğimizi her an yaratmaktadır. İnsan dediğimiz varlık diğer tüm varlık türlerinden farklı olarak "yaratma" kudretine sahip tek varlıktır. Bu bakımdan insan varlığının düşünce gücü tezahür ettirme potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda mandala çalışmalarını somut hale dönüştürülmüş bir meditasyon çalışması olarak da değerlendirmemiz mümkündür.  İçte her ne var oluyor ise, dış dünyada da bunu görebilir ve duyumsayabiliriz.



Ülkemizde ve Batı kültüründe gülen yüz ikonlarını sıklıkla kullanmaktayız, belki de bilinçsiz olarak ancak bu andan itibaren bilinçli olarak "mandala" kullandığınızı  fark etmiş olmalısınız...


Günümüzde sıkça uygulanan “dövme” ler de birer mandala niteliği taşımaktadır. Çünkü, “dövme” yaptırırken ; özünüzden dilediğiniz bir niyet vardır, o şeklin, sembolün size hatırlatmasını istediği bir anlam vardır. Bu anlamı sıkça zihne tekrar tekrar hatırlatmak için, zihne çapalamak için kullandığımız belirli semboller de mandala niteliği taşımaktadır. 



Genel olarak bir mandala çizimi 2 çeşitte şekillenebilmektedir: 
1) Kurallı Çizim, (kurallı çizim de kendi içerisinde 5'e ayrılmaktadır: kendini sorgulama--temizleme--iyileştirme--tezahür--hayat planı)**

2) Arınma Çizimi.

Herhangi bir mandala çalışmasına başlamadan önce “Arınma Çizimi” yapmanız önerilmektedir. Yeni bir eve taşındığınızda ilk yapacağınız işin “temizlik”  olması gibi, öncelikle iç dünyanızı arındırın, ardından yeniyi güvenli, sağlam bir zemine inşa edin.

Şimdi sizlerle beraber bir “mandala” çalışması gerçekleştirelim.



Sessiz, sakin, kendiniz ile bütünleşebileceğiniz , kendinizi bütünü ile rahat ve güvende hissettiğiniz bir ortamda kendinizi konumlandırın lütfen.
İhtiyacınız olanlar: birkaç adet beyaz dosya kağıdı ya da resim kağıtları, boya kalemleri(keçeli, pastel, kuru boyalar kullanabilirisiniz, kendiniz ile baş başa hissedebileceğiniz bir ortam. Belki kendi zevkinize göre seçeceğiniz bir melodi, size göre rahat ve dinlendirici aromalı bir tütsü vb. 

Öncelikle “Arınma Çizimi” gerçekleştireceğimiz için; iç sesiniz ile niyet edin: “Bendeki fazlalıkları evrene serbest bırakıyorum.” Bu cümleyi birkaç kez tekrarlayın sonrasında rengarenk boya kalemlerinize şöyle bir göz gezdirin ve iç sesinize odaklanarak bir renk ile kağıda elinizin götürdüğü şekilde ruh halinizi (ben kimim?, ne yapıyorum?’u düşünerek içinizden geldiği gibi çizmeye başlayın. Dilediğiniz şekli (bazen bir şekle bile benzemeyebilir, karalamak isteyebilirsiniz) , dilediğiniz renkler ile boyayın. Ne zaman bitmesi gerektiğini siz bileceksiniz, özünüz: “Tamamdır” diyene kadar devam edin. Mandala çiziminiz tamamlandığında ise kağıdı ateşte yakın. Çünkü ateş elementinin dönüştürücü etkisi bulunmaktadır. Mandala çiziminizin tamamı yanıncaya kadar izleyin. İşte bu kadar, artık arınma çalışmanızı tamamladınız. Arınma çalışmasını birkaç gün iç sesininizin rehberliğinde tekrarlayabilirsiniz. 

Birkaç gün sonra
·         
  *Temizlik Mandalası : dönüştürmek istediğiniz bir niteliğiniz için, çözümlenmesini istediğiniz bir sorununuz için, maddi-manevi ayrışmak-bırakmak istediğiniz her şeyin mandalasını çizebilirsiniz.

·      * İyileştirme Mandalası: arınma ve aydınlanma için kullanabilirsiniz. Şifa olması niyeti ile çizdiğiniz mandalanınızı iyi olmasını dilediğiniz birisine verebilirsiniz.

·   * Tezahür Ettirme/ Kendini Gerçekleştirme Mandalası: var olmasını istediğimiz şeyleri hayatınıza çekebilmek, gerçekleştirmek için kağıdın tam merkez noktasından yola çıkarak dışa doğru çiziminizi gerçekleştiriniz.

·       *  Hayat Planını Gerçekleştirmek/ Gelecek Dilekler İçin Mandala: Örneğin gerçekleşmesini yürekten istediğiniz bir başarı, bir ödül bir ev satın almak için bile niyet ederek çiziminizi gerçekleştirin.




Temizlik-İyileştirme/Şifa—Tezahür Ettirme—Gelecek için Mandala uygulamanız için niyet ederken dikkat etmeniz en önemli husus şudur ki;
Evren “para” yı bilmez. Evren, şifa, bolluk, bereket, aydınlanma vb. kelimelerden anlamaktadır. Niyetinizde sıkça bu kelimeleri özen gösterin. Kalben niyet edin ve çiziminize odaklanak başlayın. Sonrasında, mandala günlüğü oluşturabilir ve kendi kişisel mandala serginizi bile oluşturabilirsiniz :) 

Mandalar hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız ve mandalaların gizemli-büyülü dünyasına giriş yapmak için Mandala Kişisel Gelişim ve Organizasyon çatısı altında Gülben Aykaç Gönülden in  düzenlediği atölyeleri takip etmenizi öneririm...

** Gülben Aykaç Gönülden, Mandala Atölyesi Eğitim Notları

** Mandalalar hakkında daha fazla bilgi edinmek için :  http://www.mandala.com.tr  adresini ziyaret edebilirsiniz...







    

17 Mayıs 2014 Cumartesi

YAS MEDİTASYONU


Kişinin ölümünün ardından, kaybın enerjisinin dönüştürüleceği aktif-dinamik süreç “yas”  olarak nitelendirilmektedir.  

Yaşamda her an bir şey kaybetmekte, yitirmekteyiz. Derin bir nefes alın ve şimdi tutun. Ne kadar nefesinizi tutabilirsiniz? 5 dakika -10 dakika-15 dakika??? En nihayetinde bırakmak zorunda kalacaksınız. Her şeyi ruhumuz hariç bir an bırakmak durumunda kalacağız.

Her ne yaşarsak yaşayalım ve deneyimleyelim, bedenimiz tüm deneyimlediklerimizin kaydını tutmaktadır. Zihinsel bir müdahale ile zihninizdeki birtakım travmaları iyileştirebilirsiniz. Peki ya bedeninizin enerji katmanlarında oluşan yara izlerini nasıl iyileştireceksiniz? 

Yas, kızgınlık/öfke, kaygı  gibi duygular birçok hastalığın yapı taşlarından yalnızca bir kaçıdır. Bu ve benzeri duygu durumlarını deneyimlediğimiz zaman yapabileceğimiz belki de en önemli şey; bu duyguları dönüştürmektir. İçselliğimize yapacağımız yolculukta kullanacağımız aracımız ise “meditasyon” dur.


  • YAS SÜRECİ NDE UYGULAYABİLECEĞİNİZ
                  “ İÇE DÖNÜŞ MEDİTASYONU**

UYGULAMA:

  • Kuyruk sokumundan başın tepesine değin uzun, dik bir omurga ile yerde bir minder üzerinde bağdaş kurarak ya da sandalye üzerinde her iki bacağınız birbirine paralel olacak şekilde (bacaklarınızı kalça mesafesinde açık tutunuz) rahat ve esnek bir şekilde oturunuz. Ve tüm dikkatinizi nefesinize yönlendiriniz.
  • Gözleriniz açık konumda olsun.
  • Burnunuzdan derin bir nefes alarak akciğerlerinizin (alt-orta-üst) bölümlerini tam olarak aktif hale getirin ve eş zamanlı olarak (Şekil-A) yı uygulayınız.
  • Şekil--A:::: Her iki kol dirsekten bükülü ve alt kollar bacaklar hizasında yeryüzüne paralel olacak şekilde konumlandırınız ve ellerin parmakları bir arada olacak şekilde avuç içleri gökyüzüne bakacak şekilde hizalandırınız.


                                                                                   Şekil-A


  • Şekil --B:::: Nefes verirken ağzınızı açınız ve dilinizi dışarı çıkarınız ( nefes verirken ağzınızı  dilinizin geçebileceği kadar açın ve dilinizi olabildiğince dışarı doğru çıkartın; bu çok önemlidir çünkü bilin dışı süreç aktif olmakla birlikte yas süreci nin dönüşümü hızlanmaktadır). Ve  eş zamanlı olarak her iki kolu dirsekten bükerek iç kollar üst bedene bakacak, dirsekler bacaklar ile paralel hizada olacak şekilde konumlandırınız . Avuç içleri bedene dönük ve her iki omuzu hizalayacak şekilde hafif bir “V” konumunda olsun.



                                                                     Şekil-B




  • Nefes alırken, dilinizi ağzının içine doğru çekin ve ağzınızı kapatın, derin bir nefes alarak Şekil-A konumuna geri dönünüz. Nefes verirken Şekil—B yi uygulayınız.


  •                Şekil-A







  •                                                                                                                                                                                                                                                                                                   




  •                                                                                                       Şekil-B

  • Bu şekilde 7 dakika boyunca uygulamanıza aktif bir şekilde nefes alıp vererek devam ederken; gözlerinizi açık tutarak sabit bir noktaya odaklanınız. İsteğe ve o anki ihtiyaca göre; size iyi geldiğine inandığınız rahatlatıcı hafif meditatif nitelikte bir müzik eşliğinde uygulamanızı yapılandırabilirsiniz.
  • 7. Dakikanın sonunda, derin bir nefes alın ve nefesinizi tutun. Dilinizin ucunu kıvırarak üst damağınıza bastırabildiğiniz en sert şekilde 20 saniye üst damağınıza baskı uygulayınız.  Ardından burnunuzda nefesinizi vererek, bu uygulamayı 2 kez daha tekrarlayınız. Toplamda 3 kez 20 saniye boyunca nefesinizi tutarak, dilinizin ucu ile üst damağınıza baskı uygulayarak, meditasyonunuzu tamamlayınız.  

Özge Genlik

Uzman Psikolog / Yoga Eğitmeni 


** Shannahoff-Khalsa, D. (2006). Kundalini Yoga Meditation: Techniques Specific for Psychiatric Disorders, Couples Therapy, and Personal Growth. W.W. Norton & Company. New York: London.

15 Mayıs 2014 Perşembe

“UYKUDAN UYANMA ZAMANI” TÜRK kÜLTÜRÜNDE "YAS" SÜRECİ-2




YAS;   ölümünün ardından, kaybın enerjisinin dönüştürüleceği aktif-dinamik süreç ise “yas” olarak nitelendirilmektedir.

Her varlık nasıl eşsiz ise;  YAS SÜRECİ DE HER BİR VARLIK İÇİN “BİRİCİK” “EŞSİZ” “ÖZEL” bir süreçtir.

Kaybedilen bir “eş”, “baba”, “çocuk”…. Olabilir. Ancak sadece bu kadar ile kısıtlı değildir. O kişiye atfedilen anlam yas sürecinin en önemli dinamiğini oluşturmaktadır.

Eş, baba, çocuk ; kayıp yaşamakta olan yas sürecinde olan kişi için ne anlama gelmektedir?  İşte yas süreci bu anlamın/anlamların dönüştüğü bir süreçtir.

Soma daki maden kazasında ölen işçilerinin her birimizin yaşamlarında bir anlamı var. Şimdi bu anlam üzerine çalışma zamanıdır.

Yas, bir patoloji değildir. Yas; kişinin kendi varlığı ile bulutluğu en özel süreçlerden yalnızca birisidir.

Yas, derin bir kederdir, Öyle ki; uykularınız düzensizleşir, yemek yemek sadece hayatta kalabilmek için gerçekleştirilen bir eylem haline dönüşür, sürekli ağlamak istersiniz ya da gözyaşları boğazınızda bir düğüm oluşturur, konuşamazsınız, konuşsanız da kimsenin sizi anlayamayacağını düşünürsünüz, tüm dünya önünüze serilse artık hiçbir şeyin bir anlamı kalmamıştır. Anlatmak, haykırmak istersiniz fakat o kadar derin bir acıdır ki; bu acıyı ancak derin bir sessizlik anlatabilir bazen….

İşte bu nedenlerdir ki; derin acılar yaşamış insanlar hayata hep gülümseyen insanlardır.  En çok gülen ve diğer insanları her daim hayata karşı gülmeye teşvik eden insanlardır çünkü artık onlar perdenin arkasındaki gerçekliği görebilenlerdir. Dünya hayatının bir oyundan ibaret olduğunun bilince olan ender insanlardandır. 

Bu açıdan yas süreci, aydınlanmayı da beraberinde getirmektedir.  Yas süreci uykudan uyanma sürecidir.

Soma da yaşanan olaylara bir de bu açıdan bakalım; “Soma da yaşanan maden kazası ve yaşamlarını yitiren insanlar, bizlere ne anlatmak istediler? “  Siz bu olaydan ne öğrendiniz?

Bu ve benzeri soruları sorun kendinize, yanıtlar gelecek. Dünya gezegeni hızla bir dönüşüm sürecine girmiş bulunmaktadır. Daha da karanlık bir süreç yaşacağız. Çok daha derin acılara gebe şu anda Dünya, bunu her aldığım nefeste hissediyorum, gözlerimi her kapadığımda görüyorum. Ya sizler??

Sizler de en derinlerde bir yerlerde biliyorsunuz, hızla sona doğru gidiyoruz. Peki ne için? Yeni bir başlangıç yapmak için.

Işık, karanlıktan her zaman çok daha güçlüdür. Bu nedenle hiçbir şeyi karartmayın, aksine aydınlatın, her yer ışık olsun…

Dünya üzerindeki hiçbir frekans “SEVGİ” DEN daha hızlı titreşmemektedir.

Sevgi de bir olun, bunun için ışığa yürüyün, aydınlatın önce kendinizi.

Önce kendiniz ile buluşun, bırakın diğerlerinin ne dediklerini,  “ben kimim? sorusunun cevabını bulmak zorundasınız. Tabi illüzyondan çıkmak gerçeklikle temas etmek istiyorsanız!

Kendiniz ile buluştuğunuzda zaten “sen-ben” in olmadığını göreceksiniz.

İnanıyorum ki , bir gün bir an her varlık görecek….

 

Sevgiyle,

Özge Genlik


ŞU AN NEREDEYİZ? TÜRK KÜLTÜRÜNDE “YAS” SÜRECİ -1


11 Nisan 2014 tarihinde Bursa da gerçekleştirilen 18. Ulusal Psikoloji Kongresinde, kültürümüzde nasıl “yas” tuttuğumuza ilişkin sözel bir bildiri sunumu gerçekleştirmiştim.

Sunuma başlamadan önce salonda yer alanların biliş seviyesini tespit etmek ve ona uygun konuşmamı şimdi ve burada zemininde yapılandırabilmek amacı ile bir soru yönelttim.

Soru şu idi:

A) “Şu anda burada kimler ölümlü birer varlık   olduğunun düşünmekte ve algılamakta?

B) Şu anda kimler burada ölümsüz birer ruhani varlık olduğunun bilincinde?

Salonda sunumumu dinlemek üzere bulunan kişilerin yaklaşık %85’i ; ÖLÜMLÜ bir varlık olduklarını düşünmekte ve sadece bir kez dünyaya geldiklerini, belirli bir yaşa geldiklerinde öleceklerini ve yaşamın son bulacağını düşündüklerini ve bu düşünceye inandıklarını belittiler.

O an hissettiğim duygular sırası ile ::: “şok”,-- “üzüntü”- “kaygı” .        Çünkü Ulusal bir kongrede sunum yapıyorum bu şu demek oluyor; dinleyicilerin hepsi psikoloji alanında kendilerini ifade edici çalışmalar üretmekte.. çok uzatmayacağım ancak yaşamın sadece bir ömür ile sınırlı olduğunu düşünen bir psikolog karşısındaki danışanını nereye kadar taşıyabilir sorusunun cevabını kendi içselliğimde halen aramaktayım. Belki başka bir yazımda bu konuya biraz daha açıklık getiririm.

 

Konuşmamı sürdürürken şunu söyledim::: “Türk milleti genel olarak ‘geçmiş odaklı’ düşünen ve analizlerini geçmiş zemininde şekillendiren bir biliş yapısına sahiptir.  Bugün bu dediğimin ne anlama geldiği daha açık ve net sanırım...

Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamakta olan her vatandaş KRİZLER/ TRAVMALAR yolu ile DEĞİŞİM ve DÖNÜŞÜM geçirmektedir. Yani ACI yolu ile öğrenmeye programlanmış zihin yapıları mevcuttur.

Peki SEVGİ yolu ile öğrenmek mümkün değil mi? Elbette mümkün. Nasıl?  Tüm varlılar kendi sorumluluklarını üstlenerek önce sağlıklı bir şekilde “BEN” DEMEYİ idrak ederse ardından “BİR” liğe giden yolda bir adım atabilir.

Sorumlukların sürekli “suçlama” yolu ile diğer bir anlamda kendi içselliğinizdeki “olumsuz/kötü” ben’i bir başkasının benliğinde aynalayarak konuşmaktan, düşünmekten, hissetmekten özgürleştiğimizde çok yol kat edeceğiz, çok…


Sevgiyle,
Özge Genlik
Uzman Psikolog