“Değiştiremeyeceklerimizi kabullenmek için huzur, değiştirebileceklerimizi değiştirmek için cesaret ve bu ikisini ayırt etmek için bilgelik ver.” –Karl Paul Reinhold Niebuhr-
Dünya gezegeninin yaratılış serüveninde, bu gezegende can alarak var olacak her bir enerjiye Yaratıcı, “bilgelik” erdemini bahşetti. Yalnız bu bilgeyi dinleyebilmek için tek bir şart vardı: “zihin-beden-nefes” üçgeninin içerisinde “denge”li bir şekilde var olabilmek!
Dünya gezegeninin yaratılış serüveninde, bu gezegende can alarak var olacak her bir enerjiye Yaratıcı, “bilgelik” erdemini bahşetti. Yalnız bu bilgeyi dinleyebilmek için tek bir şart vardı: “zihin-beden-nefes” üçgeninin içerisinde “denge”li bir şekilde var olabilmek!
Zihnin efendisi olabilmek için; önce bedenin(varoluşun en somut olgusu) özüne doğru cesaretle, tıpkı dev dalgalarla var olan bir okyanusta yüzmek gibi, özgürce dalabilmek gerekiyordu.
Bedenin sınırlarını muhafaza eden en büyük üstat ise “nefes” idi. İrade ve teslimiyetin; kabul ve direncin anlaşılabilmesindeki en önemli öğretmen “nefes” idi.
Ne kadar alıp ne kadar vereceğimiz konusunda ustalaştığımızda; içimizde akışkan iyi boşluklar oluşturabildiğimizde yaşam da kendiliğinden anlam bulacak, her bir hücremizde…
Dünya gezegenindeki enerjiler, özlerinde akışkan iyi boşluklar oluşturmaya başladıklarında yavaş yavaş yaşamlarında bir mana aramaya başladılar ve sordular: “Ben kimim? Neden bu Dünya gezegeninde var oluyorum? İçimde, özümde var olan bilgeliği nasıl somut düzleme aktarabilirim?”
Yaratıcı cevap verdi: “Olmak” ile “Yapmak”—“Geçmiş” ile “Gelecek” kavramlarını “Bir” hale getirebildiğinizde orta yolu dengeyi keşfedeceksiniz ve işte o an her şeyin sadece ve sadece “şimdi” ve “burada” zemininde oluştuğunu idrak edeceksiniz.
Enerjiler sordu: “Peki nasıl ? Nereye bakmamız gerekiyor? Bizlere bir yol göster!!”
Yaratıcı: “Bedeninizi ayakta tutan ve sizleri Dünya Gezegenine kökleyen mekanizmanın içerisine temel olarak yedi adet enerji merkezi yerleştirdim. Bu yedi enerji merkezi; evrende var olan yaşam enerjisini sizlerin bedenine aktarmakla görevlidir. Ancak, bu enerji merkezlerini her biriniz görebilecek ve elle dokunabilecek yeterliliğe sahip değilsiniz. Birçoğunuz yalnızca bu enerji merkezlerini hissedebilirsiniz. Nereden başlamanız gerektiğini hisleriniz sizlere fısıldayacaktır.
Dünya gezegeninde can alarak var olan enerjiler, hayrete düşmüşlerdi. Bedenlerinde var olan bu enerji merkezleri ile tanışmaya karar verdiler. Bu seçim ile beraber, birden bire, insan bedenindeki enerjilerden birisi; kuyruksokumunun ikinci segmentinde yoğun bir hareketlilik hissetti. Her yer kıpkırmızı olmuştu. Kırmızı renkte parlak ışınlar çıkıyordu; kuyruksokumu bölgesinden. Bir süre sonra, kalın bir ses tonu duyuldu sanki “Do” notasına benziyordu bu sesin tonu. Benim adım: “Muladhara Çakra” . Bir karınca gibi çok çalışarak sizleri Dünya Gezegeninde var eder, köklendiririm. Benimle iyi geçinir, bana iyi bakarsanız; Dünya gezegeninde sıcaklık-yakınlık hisseder ve evrenle-tüm diğer enerjiler ile iyi, olumlu, dingin ilişkiler geliştirirsiniz. Aynı zamanda benim hafızam çok kuvvetlidir; varoluşun ilk gününden bugüne kadar olan tüm kayıtlar bende saklıdır. Özünüze doğru, iç dünyanızda bir korku,güvensizlik ya da endişe hissiyatlarını duyumsarsınız bu bana iyi bakmadığınız, benim sesimi dinlemediğiniz anlamına gelir. Bir diğer anlamda Dünya Gezegeni ile olan bağınız gevşer ve kopabilir. Toprağınızın sağlıklı olmasını istiyorsanız, onu gübrelemeyi ve sulamayı, belki de en önemlisi bol sağlıklı hava ile beslemeyi her daim hatırlamalısınız.
Herkes birbirine şaşkın gözler ile bakarken; yer ve gök turuncu rengin ahengi ile dans etmeye başlamıştı bile. Tüm ihtişamı ile bir selam ve saygı duruşunun ardından, “Ben, SvadhisthanaÇakra”yım diyerek kendisini tanıttı, biraz önce konuşan “Muladhara Çakra” dan biraz daha ince bir ses tonu ile hitap ediyordu. Ben, sizlerin yaratıcı gücünüzün merkeziyim. Bir kelebek gibi pır pır uçarım, sizlere hep çoşkulu duygular duyumsatabilmek, yegane görevimdir. Ayrıca, bedeninizde sürekli olarak var olan tüm sıvılar benden sorulur. Fiziksel bedeninizdeki hiçbir sıvı (kanınız-idrarınız-teriniz-mide suyunuz-spermleriniz vb.) benden habersiz hareket edemez. Bir diğer çok önemli görevim ise; sizleri “arındırmak” tır. Bedenlerinizi ve ruhlarınızı temizler, arındırırım böylece yaşamınız daha akışkan hale dönüşür. Benim meskenim; hayatı kucakladığınız, yaşam verdiğiniz yerdir. Hayatı sevgiyle yaratabileceğinize inanıyorsanız ve diğer enerjilere yönelik sıcaklık ve sevgi hissiyatlarını hem kendi iç dünyanızda besleyip hem de verebiliyorsanız, ben sağlıklı ve işlevsel bir şekilde çalışıyorum demektir. İşte eğer ben sağlıklı isem; yaşamınız bir su gibi berrak, saf, temiz ve akışkan olacaktır.
Turuncu yer ve gök bir anda ateş kıvılcımları saçan “sarı” renk oluverdi. Selam olsun herkese; ben sizin iradenizin, kişisel gücünüzün merkezi olan “Manipura Çakra” şeklinde fısıldadı hoş tınılı bir ses. Kendi iç sesiniz ile varoluşa sunduğunuz dış sesin dengeli olmasını istiyorsanız öncelikle kendi gücünüzün farkına varıp, içinizdeki ateşi yakmayı öğrenmelisiniz. İçinizdeki ateşi canlandırdığınızda, kendinizi var olduğunuz gibi ifade ettiğinizde, tüm kainat sizinle “Bir” olacak ve sizleri tüm varoluş gücü ile destekleyecektir. Bana iyi bakmanız çok kolay; nefes alıp verdiğiniz her an olumlu, güzel kelimeler ile beni beslemeyi başarırsanız, iç ahenginiz son nefesinize kadar yolunuza ışık olur.
Herkes duyduklarını, gördüklerini, hissettiklerini anlamlandırmaya çalışırken, “Sevin dostlarım sevin yaratılan ve yaratılmakta olan her şeyi sevin. Şefkat ve merhamet ile doldurun tüm boşluklarınızı.” Diye sözlerine başladı tüm göz alıcı ihtişamı ile yeşil renge bürünmüş olan Anahata Çakra. Ve şöyle devam etti: “Siz sevdikçe, her enerjiye şefkatle yaklaştıkça evren sizi kucaklayacak, sizinle sırlarını paylaşmaya her zamankinden daha fazla hazır bir şekilde bekleyecek. Benim tek besin kaynağım: “SEVGİ” dir. Dokunun, hissedin, her varoluşun içerisindeki “iyiliği-safkığı-temizliği” fark ederek sevgiyle bakabildiğinizde kalbiniz sevgi ile çarpacak, soluduğunuz her hava molekülü içerisinde “sevgi” bulunduracak ve yaratıcılığı hissedeceksiniz.
Anahata Çakra bir ceylan edasıyla gözden kaybolurken, yerini “ifadenin ve temiz bilginin” efendisi olan Vıshuddha Çakra ya bıraktı.
Vişhuddha’nın sesi çok uzaklardan ve bir o kadar da yakından geliyordu. Vişhuddha seslendi: “Selam olsun herkese; ifade edin kendinizi güvenle-istikrarla J En hoş, en edalı ses tonunuz ile olumlu-samimi ve en güzel sözcükleriniz ile ifade edin, kendinizi. Gücünüzü kullanın; kendinizi, hislerinizin somut düzlemde ifade bulabilmesi için özgür bırakın. Beni bir köprü olarak kullanabilirsiniz; kendinizi sevgi ve güven ile ifade etmeyi tercih ettiğiniz her an bilin ki; Yaratıcı ya bir o kadar yaklaşmaktasınız. Bilin ki; iç huzura ulaşmanın en büyük sınavı benim. Benim besin kaynağım samimiyet ve açıklık. Ne kadar açık-net ve samimiyetle kendinizi ifade ederseniz varoluş potansiyelinizi gerçekleştirmeye bir o kadar yaklaşırsınız.
Şunu bilin ki, kendinizi ifade ederken hep kendi zemininizden ifadeler yaratırsanız, sizi desteklerim. Zihniniz ile değil, kalp ile konuşmayı seçin. Kalpten dilinize oluşturduğunuz sevgi köprüsünün basamakları güneş kadar sıcacık, okyanus kadar engin ve yıldızlar kadar parlak olsun.
Evrenle uyumlu olmak; sağlıklı olmak demektir. Sezgilerinize kulak verin. Sezgileriniz her zaman en doğru, en ışık dolu yolun rehberleridir. Rehberliği hissettiğiniz an; bir başkasının rüyasını gerçekleştirebilmek için adım atacaksınız. Çünkü o zaman, sen-ben ayrımının bittiğini fark edeceksiniz. Sen-ben yok olacak. “Sen”; “bensin”—“Ben” de “sen”im i tüm varoluşsal boyutlarınızda soluyacaksınız. Bu “Bir” olma yolundaki en önemli adımdır. Kuşkularınızı-uyumsuzluklarınızı yok ettiğiniz an, tüm varoluşunuzla teslim olduğunuzda, içsel o biricik özünüzün ışığının tüm evrene dalga dalga nasıl da asilce—bilgece tıpkı bir kuğu kuşunun su yüzeyinde süzülmesi gibi hem görecek hem de bileceksiniz; şeklinde usulca fısıldadı Ajna Çakra, mis gibi yasemin kokularının ahenginde…
İşte o an: “O, bilme haline ulaştığınız biricik anda”; “Bir” i hissedecek-görecek-bileceksiniz. Zihninizi aşıp; evrensel bakış açısına sahip olacaksınız. Sakinleşecek, yaşamınızda zaman zaman “oyuncu” belki de çoğu zaman “gözlemci” koltuğunda oturacaksınız. Benim adım: “Sahasrara”; kozmik enerjiden beslenir tamamen ruhsal enerji boyutunda var olurum. Yegane görevim; dönüştürmektir. Sizlere her türlü sorunuzun cevabını verebilirim. Ancak, bunun için sorunuzu sorarak ardından dikkatlice görmeniz, dinlemeniz ve hissetmeniz yeterli olacaktır. İşte şu an; içinizdeki bilge ile karşılaşmış bulunuyorsunuz. Sevgi ile ilmek ilmek örüldüğünüz bu gezegende sonsuzluk pınarında ışıkla ilerleyin cesurca çünkü sizler ölümsüz ruhani varlıklarsınız…