22 Mart 2020 Pazar

"İNSAN"LIĞIN DOĞUMU




Şu an bu satırları okumaya başlamışken derin tam bir nefes alın, burun deliklerinizden burun kanalınıza ve bronşlarınıza doğru ilerleyen havanın izini sürün ve temasını gözlemleyin, ciğerlerinize dolan ve boşalan havayı hissetmeyi araştırın bir süre tüm odağınızı nazikçe nefesinize yöneltin ve şimdi tanışalım mı? Kendinizi bana tanıtınır mısınız, lütfen ? Biraz kendinizden bahsedin.

Siz gerçekte kimsiniz?

Bir topluluğa girdiğinizde kendinizi nasıl tanıtmayı seçersiniz? 
Genellikle insanlar, şu zamanın kalitesinde kendilerini; meslekleri ya da üstlenmeyi seçtikleri sosyal rolleri ile (anne-baba-kardeş vb.) beğenileri, aldıkları eğitimler, gittikleri okullar ile tanımlamayı seçmektedirler ki; kendinizi nasıl tanımlamayı seçtiğiniz bilinç boyutunuz hakkında derin bir bilgi sunmaktadır.  Kendinizi ne ile tanımlıyor iseniz bu zihninizin özdeşleştiği ve tutunduğu farkındalık boyutuna işaret eder.

“İNSAN”OLMAYI DENEYİMLEMEK 

İnsan; doğum-ölüm döngüsünde sevgi (sonsuzluk) enerjisini Dünya gezegeninde var etmek üzere bir bedenin sınırı içerisinde Tanrı’yı/Allah’ı/Yaratıcıyı/Büyük Enerjiyi deneyimlemeyi seçmiş ölümsüz bir varlıktır. 
İnsan varlığı; ölümü deneyimler,  ölüm yeni bir doğumdur. Burada net olunması gereken husus; sadece bedenin bırakıldığı gerçeğidir
Ölüm süreci yeni bir zaman ve mekan boyutuna geçiştir dolayısı ile beden ölmez sadece vakti geldiğinde artık işlevselliğini yitirdiğinde bırakılır. 
Siz, bedeniniz değilsiniz. 
Ölümün bilinmezliği insan varlıklarını ürkütse de, beden hafızaları ölüm deneyimini çok iyi bilmektedir. Mühim olan bu bilgi hazinesini açmak ve hatırlamaktır. Rahimden çıkış, Dünya gezegenindeki ilk soluğunuz da bir ölüm anıdır. Rahimdeki yaşam süreciniz sonlanır, farklı bir realitedeki süreciniz başlar. Bu açıdan yaklaşıldığında, ölüm yeni bir başlangıçtır.

“Hayat/Yaşam; ölüm-doğum döngüsünde tezahür eden, 
‘kendini hatırlama’ yolculuğudur…”

HAYATI OLDUĞU GİBİ KABULLENMEK

İlk soluğumuzda, eşsiz enerjimiz ile Dünya gezegeninde neyi, nasıl tezahür ettireceğimizi çok iyi biliyorduk ancak bize “güven” ve “koşulsuz sevgi” sunan bireylerin bizleri yetiştirme biçimleri ve çevresel uyaranlar nedeni ile kendimizin öz ışığından uzaklaştık ve yaşam gemimizin dümenini; “başarı elde etmek, hayranlık kazanmak , maddi kazanç, lüks bir ev, araba sahibi olma, iyi bir meslekte çalışma, vb.” gerçek olmayan hedeflere yöneltmeyi seçtik. Ve bu seçimlerimiz zamanımızın kısıtlı olduğu algısını besledi, bu beslenme biçimi sayesinde zihinsel düzlemde obez bireylere dönüşmemize vesile oldu (zihinsel bedende ne tezahür eder ise fizyolojik bedene de o yansır). Zihinsel hareketlerimizin kısıtlanması ile belirli sınırlar dahilinde sürekli aynı şeyleri tezahür ettiren robotlara dönüşürken giderek hislerimizden daha da uzaklaşarak üzerinde yaşadığımız canlıyı/öz evimizi  (Dünya gezegeni) hiçe sayan bireyler olarak aşırıya gidiyorduk sürekli sarı ışıklar yansa da ve “yavaşla” mesajları iletilse de kulaklar, gözler adeta mühürlenmişti. 
Artık tamamen “durma” zamanı yaklaşıyordu ve nihayet kırmızı ışık yandı!
Şimdi, sınırları yeniden inşa etme zamanıdır.
Zamanın sonsuz olduğunu deneyimliyorsunuz, zamanı sınırlı hale dönüştüren zihninizdir. Mevcut bedeninizin sınırlı bir zamanı vardır ki bu da nefes alış-veriş sayısı ile belirlidir. Sizin yani “insan”ın zaman deneyimi ise sonsuzdur. 

Gerçekte neye ihtiyacınız olduğu gerçeği ile de yüzleşmektesiniz, sahi gerçekte en çok neye gereksinimiz olduğunu keşfettiniz mi?

NEFES
Nefesin ritimsel döngüsü zemininde köklenen:  
“Koşulsuz sevgi ve öz-e-güven”

Varoluşsal tehdide yönelik ilk tepkiniz; gıda maddelerini stoklamak oldu çünkü yemek yeme ile “güven” hissiyatı arasında derin bir bağ vardır. Biliçdışınız sonsuza değin var olacağını biliyor!
Şimdi nasıl yemek yemeyi seçtiğinizi, nasıl uyuduğunuzu, kimlerle nasıl bağlar kurduğunuzu keşfetme ve yeniden “öz”ünüzle bağ kurma zamanı. Bir başka deyim ile “Öz”e doğma vakti!
Bugüne değin nasıl beslendiğinizi ve nasıl beslediğinizi seçtiğinizin ve bu seçimlerin sonuçlarını gerçekçi bir biçmde mercek altına zamanı!

SOSYAL İLETİŞİMDEN ZİHİNSEL İLETİŞİME GEÇİŞ

Farz edelim ki; “internet” de yok. O vakit, gerçekten yürekten yüreğe derin bir sevgi bağı deneyimlediğiniz insanlar ile nasıl iletişim kurmayı seçersiniz?
Fizyolojik boyuttaki temas sınırlarında bir engel var ise, başka bir boyutta farklı bir kanal açılmış olabilir mi, acaba? 
Tabi ki evet! Lütfen bu süreçte düşüncelerinizi gözlemleyin, düşüncenin gücünü keşfedin! 
Her bir düşünceniz ile yaşamınızı nasıl da yaratıyorsunuz? Farkında olun, düşünceleriniz canlı enerjiler ve iyi haber; düşüncelerinizin kontrolü size ait. 
Nasıl bir Dünya da var olmaya gereksinim duyduğunuzu hissedin bunun için biraz durmaya ve deneyime alan açmaya ihtiyacınız var. Sonrasında hissettiklerinizi, zihin tuvalinizde düşüncelerin eşsiz güçlü parlak renkleri ile bu Dünya yı resmedin!

Her birimizin bir zeminde birleştiği nihai tek bir hedefi var, o da : 
“Bütünüyle kendimiz olmak, öz eşsiz ışığımızı yansıtmak.”

Şimdi yazının başında kendinizi tanıtırken kullandığınız kelimeleri gözden geçirin ve şu sorunun yanıtını zihinsel gardırobunuzda aramayı araştrın: 
“Sizi özel, eşsiz ve değerli kılan nedir?”



DOĞUM ZAMANI 


Şu an doğum kanalındayız, ve adım adım ilerliyoruz… Her doğum eşsiz bir deneyimdir. Doğmaya ilerleyen canlı ve rahim neyi nasıl yapacaklarını çok iyi biliyorlar, bu nedenle kendiniz olmayı seçin. Gerçekleştirmeniz gereken tek şey:  varoluşsal gücünüze güvenerek teslim olmak. Güvene gereksiniminiz var ancak dışarıda “tehlike” algılıyorsunuz bu da sizi bu Dünya gezegenine ait olmayan bir duygu durumunu deneyimlemenize vesile oluyor : “korku”. Kendinizi sevgiye açın, şu an tehlike olarak algıladığınız şey; kendi öz varlığınız olduğunun, farkına varın! Artık ölmeniz ve yeniden doğmanız gerekiyor; bugüne değin geliştirdiğiniz tüm inanç kalıplarından, yargılardan, alışkanlıklardan, rutinlerden özgürleşme zamanı. Tıpkı nefesin döngüsü gibi; nefes aldınız ve doğduğunuz, nefes verdiniz ve öldünüz, nefes aldığınız an ile nefes vermeye doğru gittiğiniz süreçte kısa bir mola var aynı şekilde nefesinizi verdiğiniz an ile tekrar nefes almaya yöneldiğiniz süreçte kısa bir mola var, bunu hissedin. İşte bu kısa molalar “yaşam/hayat”ın ta kendisi! 

Günde yaklaşık 23.000 kez nefes alıp-veriyorsunuz. Bir günün içerisinde ne kadar çok doğup ölüyorsunuz değil mi? 
Her nefes verişte işlevsel olmayan havayı (karbondioksit) dışarı verirsiniz, şimdi işlevsel olmayan zihinsel kalıpları bırakma zamanı! Çünkü deneyimlediğiniz “korku” duygulanımının mesajı : “zihinsel bedeninizin işlevsel olmayan düşünce kalıplarına ve inançlara yönelik bilinçdışınızın bir mesajıdır.” 
Mesajı aldınız ve okudunuz şimdi değişik bir tepki verme zamanı! Günlük rutinlerinizde gerçekleştireceğiniz minik değişimler (birşeyi farklı yapmak), dönüşümü (var olan niteliklerinizi/ özelliklerinizi bütünüyle görebilmektir) gerçekleştirir. 

HAKİKATİNİ İFADE ET!

“Ne yapmalıyız?” Bu soru şu anın kalitesinde işlevselliğini yitirmiştir. Bu soruyu şu şekilde yeniden yapılandıralım: Birşey yapmamanın özgürlüğünü deneyimlemeye ne dersiniz? 
“Yapmak” dan “Olma” makamına doğru yol almayı deneyimlemeyi seçelim mi? 

Kriz, kaos, ortamında, panik havası dalga dalga yayılırken heybetli, güçlü bir ağaç gibi ne kadar merkezinizde kalabiliyorsunuz?
 Bu gerçekliğiniz ile kurduğunuz bağın niteliği ile doğru orantılı olarak değişkenlik gösterecektir. Daima hatırlayın;  engel ne kadar büyük ise gelen dönüşüm  bir o kadar ışıltılı gerçekleşiyor ve kaos var olmakta ise, sahnenin diğer yarısında muazzam bir düzen inşa edilmektedir. Öyle ise bu zamanı; hayatın ve kendi anlamınızı ve değerinizi değerlendirmek ve yeniden keşfetmek üzere değerlendirmek sizin seçiminizdir. 

İlk soluk; ilk bağımsızlığa eşlik eden “güven” duygusu ve bu iki temel mekanizma arasındaki “denge” yaşam/hayat adını verdiğiniz oyunun zeminini oluşturuyor.
Bu zemin yeniden inşa edilirken, “olma” makamında varoluşu deneyimlemek için:

            
              1. BAĞ OLUN

Önce kendiniz ile nasıl temas ettiğinizi gözlemleyin, kendinizi seviyor musunuz? Peki bu sevgiyi nasıl ifade etmeyi seçiyorsunuz? 
Her gün nasıl uyanıyorsunuz, göz kapaklarınız dış dünyaya nasıl aralanıyor? Güne başlarken ilk kelimeniz ne oluyor? Bedeninizde günün ilk dakikaları nasıl hissiyatlar deneyimliyorsunuz? Ve gün boyunca odağınız neleri  nasıl takip etmeyi seçiyor? Neleri dinlemeyi, neleri izlemeyi, neleri okumayı, kendinize ve diğerlerine nasıl dokunmayı seçiyorsunuz? Bu seçimlerinize bedeniniz nasıl yanıtlar oluşturuyor? Tüm bu sorularının yanıtlarını araştırmak üzere kendinizi keşfetmeye niyet edin, böylelikle kendi gerçekliğiniz ile bağınızı kuvvetlendirebilirsiniz.
Evinizde özel bir alan oluşturun ve her gün bu alanda beş dakika  (her gün bu süreyi iki dakika arttrımayı seçebilirsiniz) meditasyon uygulamayı yaşamınızın bir parçası haline getirin. 

2.NASIL NEFES ALDIĞINIZIN FARKINDA OLUN

Oksijen, en değerli besin kaynağımızdır. Sığ bir solunum, bedene oksijen alınımını kısıtlar dolayısı ile stress hormonlarının salınımında artış olur, bu da kaygılı ve gergin hissetmenize sebebiyet verir bu nedenle solunumunuzu gözlemleyin, nefes teknikleri uygulayın bu sayede derin ve yavaş nefes ritmi ile yeniden uyumlanmayı araştırın.
Hatırlayın ki; nasıl nefes alıp verdiğiniz, yaşamınızın ritmi ile sıkı bir ilişki içerisindedir. 
Nefes ritminizde gerçekleştireceğiniz minik bir değişim, yaşam ile olan ilişkinizde dönüşüme vesile olur. 

3.  KENDİNİZ OLUN

Zihninizde herhangi birşeyin nasıl yapılması gerektiğine dair bir talimat metni var, şimdi o talimat metinlerinden özgürleşme zamanı! Birşeyi tezahür ettirmenin binbir yolu, metodu, tekniği var. Mükemmel olduğunuz iki an vardır; biri ölüm diğeri doğum anıdır. Arada kalan süreç hep dengeyi sağlamak üzerine emek vermek ile sınanır. Bu nedenle her an herşeyi,  anın koşulları içerisinde en iyi şekilde tezahür ettirdiğinize emin olun! Kendinizi takdir edin. Bugüne değin gerçekleştirdiğiniz her eylemin büyük birer başarı olduğunu görün ve elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı kabullenerek kendinize gün içerisinde sık sık sarılın ve kendinizi ödüllendirin. 

4.  OLUMLU OLMAYI SEÇMEK

Olumlu yaşam deneyimleri, olumsuz yaşam deneyimleri ile dengelenir. Bu süreçte olumsuz yaşam deneyimlerine olumlu duygulanımlar ile yanıt vermeyi seçmek sizin özgür iradenizin ışığındadır. 
Bugünden başlayarak her canlının özündeki yaratıcı ışığa odaklanmaya başlayın ve ona güzel bir kelime söylemeyi bir alışkanlığa dönüştürün. 

5. SAMİMİ BİR DOST OLUN

Önce kendiniz ile samimi bir dost olmayı deneyimleyin. Sonrasında sevdiğiniz kişileri can kulağı ile dinlemeyi tercih edeceğiniz zamanlar ve alanlar oluşturun. Biraraya geldiğinizde, sözleriniz kalbinizden akmadığı sürece, dudaklarınızın arasından da çıkmamasına özen gösterin, bu süreci özellikle gözlemleyin!

6.  SAYGILI OLUN

Hatalarınıza nasıl yaklaştığınızı gözlemleyin. Her canlı varlık hatalı davranışlar sergileme özgürlüğüne sahiptir. Bu hatalı davranışlara yönelik nasıl eylemler tezahür ettirdiğinizin farkında olun! Hatalı davranışın özünde yer alan hatırlamanız gerekenlere odağınızı yöneltin. Bu davranışal kalıbın hatırlatmak/anlatmak istediği nedir? 
Her zaman ne kadar özel olduğunuzun ve diğer tüm canlı varlıkların çok özel olduklarını hatırlayarak, saygınızı ifade etme özgürlüğünüzü kullanın.

7. “AN” da OLUN

Geçmiş ve gelecek şu anda deneyimleniyor. Tüm duyularınızı şu anın realitesine açılmaya davet edin bunu gerçekleştirmenin en kısa yolu; odağı/konsantrayonu nefes ritmine yönlendirmektir. Her ne yaşanmış ise öyle olması gerekiyordu ve yaşanacaklar da belli, tümü sizin seçiminiz! Bunun bilincinde olun, güvenin ve cesaretle yolunuzda ilerlemeyi seçin.
Birşeyler kaçırdığınızı, ya da bir olayın farklı bir şekilde tezahür edebileceğini düşünmek zamanınızı boş yere heba etmenize vesile olur. Seçimler çoktan yapıldı, size bir sır vereyim; gelecek oldukça parlak görünüyor! Canınızın/kalbinizin ritmi ile ilerlemeyi seçin!

8. SADIK OLUN

Kendi değerlerinizin bilincinde olun. Dünya siyah-beyaz bir döngüde ilerlemiyor. Sıklıkla belirsizlikle karşı karşıya kalabilirsiniz. Belirsizliğe net yanıtlar verebilmek, kendinizi ne kadar tanıdığınız ile doğru orantılıdır! Kendi kalbinizin ritmine kulak vermeye ne kadar sadık iseniz, kim olduğunuzu biliyorsunuzdur dolayısı ile bilinmezlik ve belirsizlik anlarını kendinize bir adım daha yaklaşmak adına bir fırsat olarak rahatlıkla değerlendirebilirsiniz. Duygusal esnekliğinizi arttırmak adına, farklı kültürden insanları yaşam zemininize katmayı denemeyi seçebilirsiniz, böylelikle bugüne değin oluşturduğunuz değer bilincinizi daha rahat görme adına uygun bir zemin oluşturursunuz.

9. SAĞLIKLI OLUN

Sağlık; fizyolojik, zihinsel ve tinsel beden katmanları arasındaki uyum ve ahengin sağlanmasıdır. Günlük rutinlerinizi öz ihtiyaçlarınız doğrultsunda yeniden yapılandırın. Fizyolojik bedenin sağlıklı yaş alabilmesi için bedenden toksinlerin atılması büyük önem arz etmektedir. Benzer biçimde zihinsel ve tinsel beden katmanlarınız da toksin üretirler, eğer farkına varmaz iseniz “hastalık” dediğiniz “dengede olmama hali” ile fizyolojik bedeninizde kendilerini gösterirler. Bu nedenle zihinsel ve ruhsal/tinsel bedenleriniz üzerine de bilinçli olarak çalışmanız sağlıklı olma halinizi destekleyecektir. Şimdi “yoga” uygulamaya başlamak için çok verimli bir zaman döngüsünden geçmekteyiz. Yoga nın kelime anlamı “birlik” tir. Şimdi “ben” den “biz”e dönüşme ve kaynakla “bir” olmayı deneyimleme zamanıdır, hazır mısınız? 

10. ...................................................

   Onuncu maddeyi, sizlere bırakıyorum. “Ol”ma deneyiminizi açığa çıkaracak nasıl bir deneyime ihtiyacınız olduğunu duyumsuyorsunuz? Haydi buraya ekleyin, bana da e-mail yolu ile yazarak paylaşmayı seçebilirsiniz.




İyi ki varım, İyi ki varsın, İyi ki varız!

Işık Olsun
Özge Genlik