29 Nisan 2017 Cumartesi

OKYANUS SENİ SEÇTİ

"Başlangıçta sadece okyanus vardı, ta ki Te Fiti ortaya çıkana kadar, onun kalbi benzeri olmayan bir güce sahipti. Tek başına bu hayatı oluşturabilirdi ancak Te Fiti bu gücü Dünya ile paylaştı. Ama zamanla, kimileri Te Fiti nin kalbine göz koydu sandılar ki ona sahip olurlarsa o benzersiz yaratma gücü de onların olacaktı. Ve bir gün içlerinden en gözü kara olanı kalbi almak için uçsuz bucaksız okyanusu geçti. O bir yarı Tanrıydı. Rüzgarın ve Denizlerin Efendisi. O bir savaşçıydı. O bir hilekardı, sihirli balık oltasının gücünü kullanarak vücudunun şeklini değiştirebiliyordu, onun adı Maui idi.... Ama kalbi olmadan Te Fiti parçalanmaya başladı ve korkunç bir karanlığın doğmasına sebep oldu. Toprak ve Ateşin kötü ruhu Te Ka, Maui kaçarken onu yakaladı ve onu yaraladı. Maui nin sihirli oltasu ve Te Fiti nin kalbi okyanusta kaybolup gitti. Ancak adanın dışına çıkacak bir kişi Te Fiti nin kalbini bulacak Mauli ile buluşarak okyanusu geçecek ve böylece Te Fiti nin kalbini yerine koyarak hepimizi kurtaracak...." cümleleri ile başlıyor Moana nın yüreğimizi ısıtan ve bize kendimizi hatırlamamız yönünde ışık tutan sevgi dolu hikayesi...

Yeşil ve Mavinin aşk kokan tutkulu dansını büyülenmiş birşekilde bizlere yansıtırken; İnancın, Sevginin, Dönüşümün Gücünü kalben aktaran Moana nın hikayesi,  beyaz perdeden sonra şimdi ailce istediğimiz ortamda izleyebileceğimiz dvd olarak yayınlanmakta... 
7'den 77'ye her bireyin muhakkak izlemesini öneriyorum, her birey kendinden bir parça ile bütünleşecek bu filmde çünkü Moana aslında kendi gücünü unutan insanlığın hikayesini büyülü sahneler ile aktarıyor.

GELECEKTE NE OLACAK?

Minik bedeninde Moana korkusuzca sahilde minik adımlarını merakla, güvenle, cesaretle atarken okyanus her bir adımda ona yeni bir deniz kabuğu gösteriyor... İnsanoğlu hep geleceği merak etmiştir, acaba ne olacak hemen hemen her birmizin sorduğu soruların başında gelir. Halbuki minik bir bedene sahip iken eylemlerimizi gerçekleştirirken hiç düşünür müyüz acaba şimdi ne olacak diye? Tam tersine hiç düşünmeksizin CANIMIZ NEYİ İSTİYORSA daha doğrusu CANIMIZ NEYİ ÇEKİYORSA onu gerçekleştiririz. Ve arkadan bir ses duyulur: "dur yapma düşersin; dur öyle olmaz böyle yapılır; dur şimdi değil sonra söylersin.....vb. Bu gibi sesler öylesine siner ki benliğimize bir süre sonra tanıdık bir koku gibi gelir tıpkı sigara tüketen bir kişinin bir süre sonra sigara dumanına ilişkin hassaiyetini kaybetmesi gibi. Bizler de zamanla kalbimizin sesine olan hassasiyetimizi kaybederiz zihnimizin sisli iklimine kaptırıveririz kendimizi. Ancak özümüzdeki ses hiç susmaz o dinlemesini seçenler için daima açıktır. Yol; adım atmaya cesareti olana tüm kalbi ile açılır. 


Moana büyürken babasının sert ve katı kurallarını anlayamakta ve öfke hissetmektedir. Onun özgür ruhu adanın dışına çıkmak yeni şeyler keşfetmek isterken babası mütemadiyen "hayır adadın dışı tehlikelerle dolu, kimse bu adadan dışarı adımını atmayacak." söylemlerini dinlerken kendi yüreğinin sesini dinlemeyi daima hatırlar. Burada Moana nın babasının bir zamanlar okyanusa açıldığı ve arkadaşını kaybetmek durumunda olduğu gerçeği ile yüzleşen Moana babasını bir nebze anlamaya başlıyor. Babası kurtaramadığı arkadaşı yerine şimdi kızını kurtarmaya çalışmaktadır. Travmatik izler yıllarca kuşaklar boyu izlerini sürdürürler. Birşeye yönelik korku duygusu hissettiğimizde mutlaka pandoranın kutusunun içerisinde olumlu olmayan ve anlamlandırılmayı bekleyen bir dizi durum ve olay, yaşanmışlık mevcuttur. Ve bu yaşanmışlıkların keşfedilmeyi bekleyen çok derin anlamları mevcuttur.
Her birimiz Dünya gezegeninde beden almayı seçerken anne ve babalarımızı seçtik. Anne ve babalarımız gerçekte kim olduğumuzu bizlere yansıtacak en değerli rehberler. Bazen bizi sınırlamaya çalışacaklar, bu sınırlamalar çoğunlukla, onların yaşam döngülerinde deneyimledikleri ya da zihinlerinde tasavvur ettikleri  travmatik anılarından gelir. Bizlerde ebeveynlerimizin koydukları sınırları daima test ederiz. Sınırlar ne kadar katı ise onları yıkma isteğimiz de o denli güçlü olur. Özünde buradaki hedefimiz bu katı sınırların ardındaki asıl nedeni görebilmeye yönelik merakımızdır. Eğer bu merakımızın izini sürerek ilerlersek cevapları buluruz.

Moana da yüreğinin bilgi sesi ile ilerleyerek okyanusa ilk açıldığında dev dalgalar onu yutuyor ve kendisini başladığı yerde buluveriyor. Bazen ilk denememizde olumlu sonuçlar yakalayamayabiliriz lakin bir sonraki deneme için tecrübe kazanmış oluruz. Bazılarımız bu noktada hemen pes ederler; "ne yapalım denedim ama olmadı." der bir daha denemeye cesaret etmezler. Halbuki başarı ancak yüreğimizdeki ateşin ışığı ile yol almayı sürdürme inancını her dem taze tuttuğumuzda tüm Evren bizimle iş birliği yapar. 



CEVAPLAR SORDUĞUMUZ SORULARDA SAKLIDIR

Moana ilk okyanusa açılma denemesi olumlu sonuçlanmayınca büyükannesi ile aralarında bir diyalog yaşanır. Bu diyalogda bazen kalbimizin bizlere fısıldadığı şeylerin çok gerçekçi algılayamayacağımızı ve biri tarafından onaya ve desteğe ihtiyacımız olabileceği gerçeği ile yüzleşiyoruz. Evet, bazen bir soru sorarız bu sorunun cevabı her sorunun cevabının hemen verildiği gibi hemen kulağımıza fısıldanır ancak ışığımızın o kadar parlak olabileceğine inanabilmek için bir desteğe ihtiyaç duyabiliriz. Bu destek daima vardır, rehberlerimiz bazen bir insanın ağzındaki cümleler bazen yolda yürürken aniden önümüzde beliriveren bir salyangoz bazen de aniden kulağımıza gelen bir müzik tınısında olabilir. Tüm kainat bizimle diama sembolik bir dil ile iletişim halindedir. 

İÇERİ GİR VE ÖĞREN

"Gelecekte nasıl biri olacağım?" bu Moana nın sorusu. Sizlerin merak ettiği soru hangisi? Büyükannesi Moana yı içerisi kapkaranlık bir mağaranın önüne getirir ve şöyle devam eder: "içeri gir, davulu çal ve cevabı öğren." 
Sorların cevabını dışarıda oluşturduğumuz düzeneklerde araştırmaya öylesine alıştık ki; içimize bakmak zor gelir oldu. Halbuki tüm cevaplar karanlığın özündeki ışıkta gizli. Tüm cesaretimizle karanlığa doğru ilerlersek ve kalbimizin gözü ile görmeye niyet ederek kalbimizin kapısını çalarsak hakikat ile yüzleşiriz. 

HAZİNEN GEÇMİŞİNDE SAKLI

Bizler atalarımızdan devr aldığımız hazinemizi önce keşfetmek sonrasında bu hazinenin ihtişamını tüm dünya ile paylaşmak üzere bu güzel gezegende bulunmaktayız. Karanlık mağaranın içine doğru yol almayı göze aldığımızda yol boyunca karşılaşacağımız lütuflar bizleri hayrete düşürebilir tıpkı Moana nın karanlık mağradan apaydınlık bir şekilde "biz eskiden gezginmişiz, biz eskiden gezginmişiz..." hayrıkışları ile çıkışı gibi. Sizleri de geçmişinize dair edineceğiniz bilgiler sevinçten havaya uçurabilme potansiyeline sahiptir. 

Moana nın büyükannesi bizlere yaşamın sonsuz olduğunu ve her ne olursa olsun tüm sevdiklerimiz ile bağımızın farklı formlarda sonsuza değin sürdüğünün en güzel örneğini bizlere aktarmakta...
Moana nın büyükannesi mevcut bedenindeki hayatına veda ederken, Moana da Maui yi bulmak üzere yola koyuluyor. 

Maui yi ikna etmekte zorlanan Moana nın sonunda her birimizin bir hassa noktası, yumuşak karnı olduğu gibi, Maui nin de tadir edilmek, övülmek yönündeki hassasiyetinden yararlanarak onu birlikte yolculuk yapmaya ikna ediyor. Bu sahneler oldukça eğlenceli :) 


NEREDE OLDUĞUNU BİLİRSEN, NEREYE GİDECEĞİNİ DE BİLİRSİN

Yukarıdaki cümle filmde Maui nin sarf ettiği en anlamlı cümlelerden birisi hiç şüphesiz ki; "akıntı sıcak ise dümdüz devam edeceksin." kendini rahat, ılımlı, su gibi akarken hissettiğimizde doğru yoldayız demektir. Yüreğinin yolunda ilerlerken, kalbin sevginin ateşi ile çarpar ve deneyimlediğin hafif bir heyecan içerisindeki dinginlik halleri olur, işte bu zamanlar bilmeliyiz ki kendimize doğru ilerlediğimiz yolda doğru rotadayız. 

NE KADAR İZİN VERİRSEN SANA O KADAR YAKLAŞABİLİRİM

Maui annesi ve babası tarafından red edilerek okyanusa bırakılan ve okyanusta Tanrılar tarafından büyütülen bir çocukluk dönemi deneyimlemiş. Sevmek, sevilmek, güvenmek konusunda hassaiyetleri var. Bazen yaralarımızı kimse görmesin, kimse duymasın diye daha çok kapatmaya çalışırken farklı yaralar açabiliriz yüreğimizde. Halbuki bir diğerinin bizi tamamlamak, bize yardımcı olmak için burada bulunduğunu idrak ettiğimiz ve kendimizi ancak bütünüyle bir diğerinin aynasında kucaklayabileceğimizi kalben keşfettiğimizde özgürce okyanusun kollarına bırakıvereceğiz kendimizi değil mi? Belki de aradığınız şifa bir başkasının parmaklarının ucundadır...
Kendimizi olduğumuz gibi kabul ettiğimiz an açılmaya başlarız ve bir diğeri ancak bu zaman bize dokunabilir.

............................OLMADAN BEN BİR HİÇİM

Yukarıda yer alan cümledeki boşluğu siz doldurun. Bazen bir kişiye, bazen bir neseneye, bazen mesleki ünvanlarımıza, bazen ailemizin soyadına..... vb. tutunuruz. 
Şimdi bulunduğunuz ortama şöyle bir göz gezdirin, derin bir nefes alın, nefesinizi verirken gözlerinizi kapatın. Ve bir an adınızı da dahil bugüne kadar deneyimlediğiniz hiçbir şeyi hatırlamadığınızı zihninizde canlandırın, lütfen. 
O zaman size sorsam: "Gerçekte siz kimsiniz?" diye yanıtınız ne olur? ...........................................
Moana filminde Maui karakterinin biçim değiştimesine vesile olan sihirli bir oltası var. Bu olta sayesinde istediği her şekle girebiliyor. Ancak Te Ka ile ilk yüzleşmelerinde oltası zarar gören Maui, Moana yı Te Fiti ye olan yolculuklarında tek başına bırakıyor. 

Bizlerin sihirli oltası sizce ne olabilir? Belki de dilimizdir; dilimizden dökülen dönüşüm gücüne sahip sihirli sözcüklerimizin her biri yaratım gücüne sahip ancak bizler sözcükler olmadan da kendimizi keşfedebiliriz değil mi?

Yolculuğunda tek başına kalan Moana, önce cesaret ve inancın gücü ile yola devam etmeye niyet etse de bir an pes etme noktasına geldiğinde yine büyükannesi beliriveriyor ve ona çok az kaldığını müjdeliyor. Tıpkı doğum gibi ışığa en yakın olduğumuz an en karanlık olan anlardır. O karanlığa birazcık daha tahammül edebilirsek aydınlığa kavuşuruz. 

Yürekten bir niyetimiz olduğunda ve bu niyet doğrultusunda ilk adımımızı attığımız an tüm evren bizimle birlikte iş birliği halinde olur bazen istemediğimiz canımızı yakan olay ve durumlar ile karşılaşsak da bir süre sonra bu deneyimlerimizin ardındaki planı görebiliriz. Yeter ki yol boyunca yüreğimizdeki inancın ışığına sadık kalalım. 

GERÇEKTE SEN KİMSİN

Hayatımızın en önemli anlarında daima tek başımıza var oluruz. Doğarken ve ölürken. Yanı başımızda rehberlerimiz her zaman bizlerledir bizler onları mevcut gözlerimiz ile görmesek de kalbimiz ile görür ve hissederiz. Ufak ilham parçaları fısıldarlar bizlere, "hadi devam et..., yapabilirsin...." inançla bir süre tek başımıza yol aldığımızda bir bakarız bizi destekleyenler perdenin arkasından çıkarak yeniden bize destek olmaya devam ederler. Moana da Te Fiti nin kalbini yerine yerleştirmek üzere tek başına inançla azimle ilerlediğinde onu yarı yolda bırakan Maui tüm kalbi ile destek vermek üzere Moana nın yanında yer aldığını görüyoruz. 
Ve bir bakar ki; Te Fiti yerinde yok; çünkü kalbi yerinden söklen Te Fiti; acımasız alev saçan Te Ka ya dönüşmüştür. Tıpkı bizler gibi; kalbimiz yerine sadece zihnin gözü ile ilerleyen insanoğlu en çok kendine ardından tüm Dünya ya olumsuz deneyimler yaşatmaktadır. 
Son sahnede Moana nın Te Ka ile yüzleşmesi ve ona sevginin gücü ile dokunması çok etkileyeci bir sahne. Ne kadar olumsuz bir durum olursa olsun sevgiye hayır diyebilecek bir güç Dünya tezahüründe bulunmamaktadır.

Her birimiz Sevgi nin kaynağından var oluyoruz. Sevgi; tüm kainattaki en güçlü duygudur. 




"Her birimiz örülmüşüz ilmek ilmek sevginin ipleri ile her zaman var olmak ve 
sevginin rahminde çoğalmak üzere"

ÖZGE GENLİK
Uzman Psikolog
Vesta77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder