Yarın da her
harikulade muhteşem günde olduğu üzere parıl parıl ışıl ışıl tüm görkem ve ihtişamı ile Güneş bizleri selamlıyor…
Hiç dikkatle gözlemlediniz mi?... Güneş doğduğu noktanın tam
karşısından yani diğer bir deyim ile zıt kutbundan batar. Her ne kadar
ihtişamlı olursa olsun her başlangıcın bir sonu olduğunu hatırlatır
bizlere …
bizlere …
Ve bir sonraki gün yeniden yeni bir başlangıç yapar tüm görkemli ışınları ile selamlar bizleri, biz biliriz ki en bulutlu kasvetli, karanlık
günde dahi Güneş semadaki tahtında oturmaktadır.
Bu eylemi ile Güneş bizlere: her sonun yeni bir başlangıca
gebe olduğunu, bizlerin sonsuz ruhani varlıklar olduğu gerçeğinin bir
mesajını iletmek istiyor olabilir mi?
Her birimizin bir Güneş tanımı mevcuttur. Örneğin "ben kimim?" Sorusuna vereceğim yanıt benim Güneş algımı yansıtır.
Güneş bizlerin “öz” ünün bir sembolüdür bu bağlamda kişinin
varoluşunu nasıl yapılandırdığının ve bilinç düzeyinin göstergesidir.
Güneş; hakikattir. Hakikatın merkezi kalptir. Kalbin sesi
ile buluşmak öz ile temas halinde olmak ve aynı zamanda canlı olmak anlamına gelir.
Şu
anki insan varlıklarının birçoğunun bilinç boyutu maddi düzenekte takılı kalmış
halde.
“Öz” e güvenemeyen insanoğlu kendisini edindiği, sahip olduğu
mal-mülk-para gibi aslında hiçbir zaman varoluşun doğasında olmayan materyaller
ile tanımlamakta ve üstüne üstülük bu materyalleri biriktirmeye meyil etmekte...
Kendi varoluşunu, kendi öz doğasını unutmuş
insan varlıklarının Dünya genelinde “depresif bozukluk” tanısı ile
tanımlanmaları hiç de tesadüf değil. Aksine bu durum, çok mutluluk halleri deneyimlenmesi
gereken bir odak noktası.
Depresif bozukluk sizi uyandırır ve merkezinize doğru
gelmeniz için sizi yavaşlatır hatta bazen durdurur. Kendi öz sesiniz ile buluşabilmeniz için
muazzam büyüklükte bir alan açar. Ancak birçoğunuz bugüne değin aydınlanmamış
karanlıkta kalmış biricik ışığınızdan korkmayı tercih ettiğinizden “endişe,
panik, evham” gibi duygudurumlar ile oradan oraya kökü olmayan bir ağaç misali
oradan oraya savrulup duruyorsunuz.
“Öz”e
olan güvensizlik korku hissiyatlarını tetiklemekte bu da insanoğlunu “olmak”tan
çok “sahip olmaya” yönlendirmektedir burada tatmin edilmesi gerekerek su yüzüne
çıkan temel ihtiyaç: “güven”dir. İnsan kendisini güvende hissetmedikçe dış
dünya objelerine tutunma ihtiyacı artmaktadır.
GÜVEN—BIRAK---TESLİMİYET
Bırakabilmek
ve güvenle teslim olabilmek bir seçimdir. Bu yönde bir seçim size tüm varoluş
potansiyeliniz ile bir olabilmeniz yönünde destekleyici rüzgar rolünü üstlenir.
Bizler
şu zamanının kalitesinde var olmayı çoktan seçtik, oyun oynandı ve bitti.
Şimdi
seyr halindeyiz. Dünya gezegeninde beden almayı seçtik, bizleri gerçekten biz
olma halimiz ile bütünleştirebilecek en uygun ebeveynleri seçtik, hatta
kendimize bir isim dahi seçerek bu güzel mavi gezegende beden aldık.
Ve
her an seçimlerimizin sonuçları ile karşılaştıkça yeni seçimler yapıyoruz.
Halbuki oyunun sonu belli.
SEÇİM
Seçim bir kelimedir. Önemli olan kelimenin vurguladığı
bağlantı ve ardındaki manadır...
Hiç kimse anlam veremediği
bir seçimin ötesini görememektedir ve seçimler in sadece bir denklemin değişkenleri
olduğu her daim hatırlanmalıdır.
Her zaman şifre sözcük :DENGE
Nihai hedef: denklemin
eşitliğinin sağlanmasıdır.
Seçim;
öz ihityaçlarımız doğrultusunda kalbimizin sesi ile eyleme geçmek ve
özgürleşmektir..
O
ihtiyacımız tatmin olduğunda yeni bir ihtiyaç tezahür eder ve o ihityaç
doğrultusunda seçimlerimizi oluşturur ve sonuçlarına uygun yeni seçimler
yaratırız…. bu şekilde sonsuz döngü varoluşunu sürdürür. Ta
ki sistem dengeyi sağlayıncaya dek…
EVET------HAYIR
Sayılı
saatler sonra bir seçim yapılıyor biricik kıymeli ülkemizde; iki sözcükten
birisinin ardındaki manayı, anlamı, gelişeceğini tasvvur ettiğimiz doğrultuda seçimimizi yapıyoruz ve özgürleşiyoruz.
Bu
iki sözcüğün üzerine biraz yoğunlaşmayı tercih
edebilirsiniz özgür ruhani bir varlık olarak bugüne değin “evet”leriniz
ve “hayır”larınız nasıl form kazandı, kazanıyor ve kazanacak? Şimdi oturup bunu
bu düşüneceksiniz, değil mi hiç olası değil, belki düşünmeyi ve duyumsamayı seçecekler olabilir...
Tabi
her iki sözcük de derin anlamlar içeriyor. Her bir birey kendi ihtiyacı
doğrultusunda seçimini oluşturarak sonuçları göğüslüyor. Ne de olsa her bir seçim anında diğer tüm
olasılıkları elemiş oluyoruz.
Sizce
mağlubiyet olacak mı? Kaybeden ya da kazanan?
Birçoğunuz
bu soruya bir yanıt veriyorsunuz. Halbuki kazanan ya da kaybeden olmuyor.
Mağlubiyeti doğada gören var mı? Hiçbir yaprak ağaçtan düşerken “tüh kaybettim”
der mi? Herşeyin bir zaman döngüsü var, insan varlığı da doğada bir hayvan
olduğuna göre? Mağlubiyet, kazanmak-kaybetmek ego bilincinin bir yansımasından
ibarettir. Sadece olan var olur. En fazla enerji yüklü ihtiyaç kendinisini realitede
gerçekleştirir.
Şu
an “evet” ya da “hayır” demek çok çok önemli hayati bir karar gibi algılıyor
birçoğunuz tarafından çünkü halen evrenle uyum içerisinde değilsiniz
zannediyorsunuz ki; bir başkasının kaybı size mutluluk hali hissettirecek ya da
tam tersi…
Halbuki
gerçekliğin okyanusunda sezginin gücü ile yol almayı seçtiğinizde bir
başkasının rüyasını gerçekleştirmenin sizi size yaklaştıran tek yanıt olduğunu
idrak ediyorsunuz…
Mutlak BİR in parçalarıyız
hiçbirimiz birbirimizden ayrı olmadığımıza göre bir başkasının mutlu olmama
hali size nasıl mutluluk hali
deneyimleri tattırabilir ki?
Peki
nasıl olacak? Ben hür bir insanım kendi inançlarım, iradem doğrultusunda
seçimlerimi yapamayacak mıyım? Dediğinizi dinliyorum.
Tabi
ki yapıyorsunuz lakin bir diğerini alt etmek güdüsü ile yola çıktığınızda her
birimiz başladığımız noktaya geri dönüyoruz. Yol almak için anahtar kelime
“ANLAMAK”…
Anlamak
için dinlemek, anlayışla, şefkatle, merhametle yaklaşabilmek.
Seçiminin
ardındaki ihtiyacı görebilmek bu ihtiyacın kaynağını anlamak için yaklaşabilmek
işte bu şekilde büyürüz…
Şimdi
bir seçim yapma zamanı
O
seçim sürecinde de gerçek seçim: tıpkı
bir kuğu kuşu gibi yavaş yavaş bilinmeyene doğru yelken açmak olmalı.. Sadece
gördüğüne ve algıladığına takılı kalmak yerine görünen ve algılanın ardındakine
odağı kalbin gözü ile yöneltmeyi seçmek olmalı…
“Doğru
ya da yanlış davranmayla ilgili fikirlerin ötesinde bir yer var. Seninle orada
buluşacağım.” Mevlana
BU DA HARİKA,ELİNİZE KALEMİNİZE SAĞLIK :)
YanıtlaSil