15 Nisan 2017 Cumartesi

EVET Mİ? HAYIR MI? YA DA ................

Yarın  da her harikulade muhteşem günde olduğu üzere parıl parıl ışıl ışıl tüm görkem ve  ihtişamı ile Güneş bizleri selamlıyor…

Hiç dikkatle gözlemlediniz mi?... Güneş doğduğu noktanın tam karşısından yani diğer bir deyim ile zıt kutbundan batar. Her ne kadar ihtişamlı olursa olsun her başlangıcın bir sonu olduğunu hatırlatır
bizlere …
Ve bir sonraki gün yeniden yeni bir başlangıç yapar  tüm görkemli ışınları ile selamlar bizleri,  biz biliriz ki en bulutlu kasvetli, karanlık günde dahi Güneş semadaki tahtında oturmaktadır.
Bu eylemi ile Güneş bizlere: her sonun yeni bir başlangıca gebe olduğunu, bizlerin sonsuz ruhani varlıklar olduğu gerçeğinin bir mesajını iletmek istiyor olabilir mi?

Her birimizin bir Güneş tanımı mevcuttur. Örneğin "ben kimim?" Sorusuna vereceğim yanıt benim Güneş algımı yansıtır.
Güneş bizlerin “öz” ünün bir sembolüdür bu bağlamda kişinin varoluşunu nasıl yapılandırdığının ve bilinç düzeyinin  göstergesidir.

Güneş; hakikattir. Hakikatın merkezi kalptir. Kalbin sesi ile buluşmak öz ile temas halinde olmak ve aynı zamanda canlı olmak anlamına gelir.

Şu anki insan varlıklarının birçoğunun bilinç boyutu maddi düzenekte takılı kalmış halde. 
“Öz” e güvenemeyen insanoğlu kendisini edindiği, sahip olduğu mal-mülk-para gibi aslında hiçbir zaman varoluşun doğasında olmayan materyaller ile tanımlamakta ve üstüne üstülük bu materyalleri biriktirmeye meyil etmekte...

Kendi varoluşunu, kendi öz doğasını unutmuş insan varlıklarının Dünya genelinde “depresif bozukluk” tanısı ile tanımlanmaları hiç de tesadüf değil. Aksine  bu durum, çok mutluluk halleri deneyimlenmesi gereken bir odak noktası.

Depresif bozukluk sizi uyandırır ve merkezinize doğru gelmeniz için sizi yavaşlatır hatta bazen durdurur. Kendi öz sesiniz ile buluşabilmeniz için muazzam büyüklükte bir alan açar. Ancak birçoğunuz bugüne değin aydınlanmamış karanlıkta kalmış biricik ışığınızdan korkmayı tercih ettiğinizden “endişe, panik, evham” gibi duygudurumlar ile oradan oraya kökü olmayan bir ağaç misali oradan oraya savrulup duruyorsunuz.  

“Öz”e olan güvensizlik korku hissiyatlarını tetiklemekte bu da insanoğlunu “olmak”tan çok “sahip olmaya” yönlendirmektedir burada tatmin edilmesi gerekerek su yüzüne çıkan temel ihtiyaç: “güven”dir. İnsan kendisini güvende hissetmedikçe dış dünya objelerine tutunma ihtiyacı artmaktadır.

GÜVEN—BIRAK---TESLİMİYET

Bırakabilmek ve güvenle teslim olabilmek bir seçimdir. Bu yönde bir seçim size tüm varoluş potansiyeliniz ile bir olabilmeniz yönünde destekleyici rüzgar rolünü üstlenir.

Bizler şu zamanının kalitesinde var olmayı çoktan seçtik, oyun oynandı ve bitti. 
Şimdi seyr halindeyiz. Dünya gezegeninde beden almayı seçtik, bizleri gerçekten biz olma halimiz ile bütünleştirebilecek en uygun ebeveynleri seçtik, hatta kendimize bir isim dahi seçerek bu güzel mavi gezegende beden aldık.
Ve her an seçimlerimizin sonuçları ile karşılaştıkça yeni seçimler yapıyoruz. 
Halbuki oyunun sonu belli.

SEÇİM

Seçim bir kelimedir. Önemli olan kelimenin vurguladığı bağlantı ve ardındaki manadır...
Hiç kimse anlam veremediği bir seçimin ötesini görememektedir ve seçimler in sadece bir denklemin değişkenleri olduğu her daim hatırlanmalıdır.

Her zaman şifre sözcük :DENGE

Nihai hedef: denklemin eşitliğinin sağlanmasıdır.


Seçim; öz ihityaçlarımız doğrultusunda kalbimizin sesi ile eyleme geçmek ve özgürleşmektir..
O ihtiyacımız tatmin olduğunda yeni bir ihtiyaç tezahür eder ve o ihityaç doğrultusunda seçimlerimizi oluşturur ve sonuçlarına uygun yeni seçimler yaratırız….  bu  şekilde sonsuz döngü varoluşunu sürdürür. Ta ki sistem dengeyi sağlayıncaya dek…

EVET------HAYIR

Sayılı saatler sonra bir seçim yapılıyor biricik kıymeli ülkemizde; iki sözcükten birisinin ardındaki manayı, anlamı, gelişeceğini tasvvur ettiğimiz doğrultuda seçimimizi yapıyoruz ve özgürleşiyoruz.

Bu iki sözcüğün üzerine biraz yoğunlaşmayı tercih  edebilirsiniz özgür ruhani bir varlık olarak bugüne değin “evet”leriniz ve “hayır”larınız nasıl form kazandı, kazanıyor ve kazanacak? Şimdi oturup bunu bu düşüneceksiniz, değil mi hiç olası değil, belki düşünmeyi ve duyumsamayı seçecekler olabilir...

Tabi her iki sözcük de derin anlamlar içeriyor. Her bir birey kendi ihtiyacı doğrultusunda seçimini oluşturarak sonuçları göğüslüyor. Ne de olsa her bir seçim anında diğer tüm olasılıkları elemiş oluyoruz.

Sizce mağlubiyet olacak mı? Kaybeden ya da kazanan?

Birçoğunuz bu soruya bir yanıt veriyorsunuz. Halbuki kazanan ya da kaybeden olmuyor. Mağlubiyeti doğada gören var mı? Hiçbir yaprak ağaçtan düşerken “tüh kaybettim” der mi? Herşeyin bir zaman döngüsü var, insan varlığı da doğada bir hayvan olduğuna göre? Mağlubiyet, kazanmak-kaybetmek ego bilincinin bir yansımasından ibarettir. Sadece olan var olur. En fazla enerji yüklü ihtiyaç kendinisini realitede gerçekleştirir.

Şu an “evet” ya da “hayır” demek çok çok önemli hayati bir karar gibi algılıyor birçoğunuz tarafından çünkü halen evrenle uyum içerisinde değilsiniz zannediyorsunuz ki; bir başkasının kaybı size mutluluk hali hissettirecek ya da tam tersi…

Halbuki gerçekliğin okyanusunda sezginin gücü ile yol almayı seçtiğinizde bir başkasının rüyasını gerçekleştirmenin sizi size yaklaştıran tek yanıt olduğunu idrak ediyorsunuz…

Mutlak BİR in parçalarıyız hiçbirimiz birbirimizden ayrı olmadığımıza göre bir başkasının mutlu olmama hali size nasıl mutluluk hali
deneyimleri tattırabilir ki?

Peki nasıl olacak? Ben hür bir insanım kendi inançlarım, iradem doğrultusunda seçimlerimi yapamayacak mıyım? Dediğinizi dinliyorum.
Tabi ki yapıyorsunuz lakin bir diğerini alt etmek güdüsü ile yola çıktığınızda her birimiz başladığımız noktaya geri dönüyoruz. Yol almak için anahtar kelime “ANLAMAK”…
Anlamak için dinlemek, anlayışla, şefkatle, merhametle yaklaşabilmek.
Seçiminin ardındaki ihtiyacı görebilmek bu ihtiyacın kaynağını anlamak için yaklaşabilmek işte bu şekilde büyürüz…

Şimdi bir seçim yapma zamanı
O seçim sürecinde de gerçek seçim:  tıpkı bir kuğu kuşu gibi yavaş yavaş bilinmeyene doğru yelken açmak olmalı.. Sadece gördüğüne ve algıladığına takılı kalmak yerine görünen ve algılanın ardındakine odağı kalbin gözü ile yöneltmeyi seçmek olmalı…


Doğru ya da yanlış davranmayla ilgili fikirlerin ötesinde bir yer var. Seninle orada buluşacağım.” Mevlana



ÖZGE GENLİK
Uzman Psikolog
Vesta77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisi

www.vestaakademi.com

1 yorum: