Gerçekten "neyi" arıyorsunuz?
Zaman zaman her insan varlığı düşünür: "Bu Dünya gezegenine neden geldim?" uzun uzun düşünmese bile en azından yaşam sürecinde bir an buna benzer bir varoluş sorusu zihninde belirmiş olsa gerek. Çoğunlukla yoğun "acı" deneyimleri sürecinde ya da bu sürecin hemen ardından düşünmeye başlarız, "ben kimim? burada ne işim var? gerçekten ne istiyorum? Neye ihtiyacım var? vb. "Acı" lar en iyi öğretmenlerimizdir bize bizi hatırlatan ve dönüşümümüzü gerçekleştirmemize vesile olan.
Dan Brown un "Inferno (Cehennem)" kitabının Ron Howard'ın merceğinden beyazperdeye uyarlanışını film eleştirmenleri tarafından; her ne kadar serinin diğer iki filmi olan Da Vinci'nin Şifresi ve Melekler ve Şeytanlar kadar etkileyici ve başarılı bulunmamış olsa da filmde işlenen temaların benliğimizi sorgulama sürecine yönlendirirsek oldukça başarılı oluruz.
Dünyanın en büyük sorunu nedir? Kendinize sorun ve yanıtlayın lütfen.
Sizce bu sorun nasıl çözümlenebilir?
Filmde yer alan Bertrand Zobrist için "insanlık" bir hastalık ve tedavisi de "cehennem".
Başarılı bio-mühendis, çok büyük bir sorumluluk alarak bu hastalığa bir son vermeye niyet ediyor. Ona göre çözüm Dünya nüfusunu yarıya indirgeyecek bir virüsün yayılması. Ve simgeler, semboller ile şifrelenmiş bir plan oluşturarak kendi canından vazgeçme pahasına eyleme geçiyor. Kendisinin tezine göre; biri eyleme geçmeli yoksa herşey olduğu gibi kalır. Burada bir insanın inancının gücünü gözlemliyoruz. Bir insan varlığı yürekten inandığı herşeye için çaba gösterir ve tüm sonuçların sorumluluğunu üstlenir.
Siz neye yüreğinizle inanıyorsunuz? Ve bu inancınız için neyi/neleri eyleme geçiriyorsunuz?
Hatırlayın ki; sözcükler yaratıcı potansiyele sahiptir. Sözün gücü ile eyleme geçeriz ve varoluş daima eylemi alkışlar.
Dünyanın en büyük sorununu bulabildiniz mi?
Dünya gezegeninin hiçbir sorunu bulunmamaktadır. Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır. Burada "sorun" bir algı yanılsamasıdır. Dünya hayatının "sonlu/kısıtlı/belirli bir sürede son bulacağına" inanan insan varlıkları her an zihinsel düzeyde kaos yaratmakta zihinsel düzeyde yaratılan kaos bedensel düzeyde kazalar, hastalıklar vb. olarak deneyimlenmektedir. Buradan anlamlandırabileceğiniz üzere; cehennem ve cennet bir bilinç boyutudur. Bizler iç dünyamızda düşüncelerimiz ve duygularımız vasıtası ile nasıl bir yer yaratıyorsak gerçek Dünya zemininde bunu deneyimleriz. Evet çok da doğru gitmeyen birşey var ise Zobrist in düşündüğü gibi o da; insan varlıklarının sürekli olarak DIŞARIYI DEĞİŞTİRMEK YÖNÜNDEKİ BİTMEK TÜKENMEK BİLMEYEN ARZULARI VE İSTEKLERİDİR. Filmde gördüğümüz üzere Zobrist de dışarıdan bir faktörün tüm çare olduğuna inanmıştır.
İNANÇ VE NİYET en değerli DÖNÜŞÜM araçlarıdır. Ancak bu inancı ve niyeti KENDİ "ÖZ"ümüze ulaşmak için kullanırsak nasıl olur acaba?
Kendi algısının bir illüzyon olduğunu fark eden birey aydınlanma sürecinin başlangıcındadır. İkinci adım bugüne kadar öğrenmiş ve beynine kaydetmiş olduğu tüm kayıtları silmesi olacaktır. Üçüncü adım ise sadece kalbinin rehberliğinde ilerlemeye niyet etmektir. Tabi ki bu süreç o kadar kolay değildir. Hele ki bugüne değin öğrenmiş olduğunuz herşeyden vazgeçmek, hiç de kolay değil. Bu süreç "acı" içerir. Ateşin içerisinden geçtiğimizde bir başka deyim ile cehennem de yandıktan sonra cennette var olabilir ki bu bir bilinç dönüşümüdür. Kendi bedenimizi bütünü ile değiştirebiliriz, sosyal çevremizi-arkadaş çevremizi, işimizi, mesleğimizi herşeyi değiştirebiliriz. Ancak yine biz "biz"izidir. Sonuçta görüntü değişmiş ancak içerik aynıdır. İçerik ancak dönüşebilir tıpkı bir odunun ateşte yanarak küle dönüşmesi gibi...
ARA ve BUL
İnsan varlığı neyi arıyorsa sonunda onu bulacaktır. Siz neyi arıyorsunuz?
Filmde ise Zobrist in oluşturduğu planı çözmek simgebilimci karizmatik profesörümüz Robert Langdon'a bahşediliyor. Langon'ın Flosanra-Venedik-İstanbul üçgenindeki macerasını izlerken başına ne gelirse gelsin hedeflediği yoldan ayrılmamanın, her ne kadar yavaş gidersek gidelim yoldan sapmadığımız sürece başarılı olacağımızı gözlemlemekteyiz. Süreç, sonuçtan her zaman daha değerlidir. Langdon ın usta zekası şifreleri bir bir çözerken bir sonraki adımın belirmesi bizlere şunu hatırlatsın: bir adım atmadan diğer olasılıkları bilemezsin. Bazılarımız sürekli hedef belirler ancak eyleme geçecek motivasyonu bulmakta güçlük çeker. Sonra da istediğim hiçbirşey olmuyor diye hayıflanır durur. Bir adım, çok şey değiştirir. Herşey bir niyet ve bir adım ile başlar. En uzun yolculukların da bir adım ile başladığı gibi...
İZİN VERMEK
Olaylar bazen çok karışabilir, karmakarışık bir kaosun içerisinde olduğumuzu hissedebiliriz. Böyle anlarda yapmamız gereken: MESAFE ALMAKtır. Ve evrenin zamanına sonrasında Dünya gezegeninin zamanına saygı duymak gerekir. Süreki birşeyin üzerine yoğun çaba, enerji sarf etmek çözüm üretmez aksine olacak olanı geciktirebilir. Halbuki gereken çabayı gösterdikten sonra biraz mesafe almak en güzelidir. En lezzetli çay iyi bir biçimde demlenmiş olanıdır değil mi?
Öncelikle anahtarı bulmaya niyet edin. İşaretleri takip edin anahtarı bulduğunuz an, yerine yerleştirin, çevirin ve öz potansiyelinizi tüm evren ile buluşmasına izin verin.
Kendinize verebileceğiniz en büyük armağan "kendinizsiniz"
Kendiniz ile buluşmayı arıyorsanız inanın ki bir an bulacaksınız...
Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder