Kayıp Balık Nemo; travmaların dönüştürücü etkisini bizlere hatırlatmıştı, derinlemesine okumak için: http://oozgegenlik.blogspot.com.tr/2013/04/sansli-yuzgec.html /linkini takip edebilirsiniz.
Kayıp Balık Dori nin ana mesajı ise: yaralarınızı şifaya dönüştürmek sizin elinizde, yeter ki inanın, isteyin ve
kalbinizin rehberliğinde yol alın.
Kıssadan hisse; Kayıp Balık Dori; kendini
kendinde arayan insanın halini eşsiz inancı ile muazzam bir şekilde izleyici
ile buluşturuyor.
Düşünün 10 saniye sonra bütün
düşündüklerinizi dolayısı ile söylediklerinizi unutacaksınız, nasıl bir
yaşamınız olurdu? Kısa bir süre gözünüzün önüne getirmeye çalışın. …
“--Ailemi kaybettim
--Onları en son ne zaman gördün?
---Unutttum;” masum, çaresiz dialogu ile
başlıyor, kısa süreli hafıza kaybı yaşayan mavi , kocaman yürekli Tang
balığımız Dori’nin hikayesi.
Koskoca okyanusta ailesini kaybeden Dori’nin
ailesini bulmak için çıktığı yolculuğa şahit olurken aslında Dori’nin kendisi
ile bütünleşmesine aynı zamanda ona destek olan dostlarının yaşamına kattığı
cesaret, inanç ve umuda da tanık oluyoruz.
Okyanus canlılarının birbirinden farkı
şekilleri/formları, her birinin kendine has nitelikleri ve renklerin harmonisinde yüzerek Dori’nin
macerasına eşlik ederken Dori’nin “dönüşüm”ü ne kadar güzel anlattığını
gözlemledim.
Dönüşüm: görmeyi öğrenmek, varlığımızın
(- ve +) tüm yönleri ile olduğu gibi kabullenmek ve varlığımızın kendine has,
biricik niteliklerini en verimli şekilde paylaşabilmektir.
Dori; kısa süreli hafızasında sorun
yaşadığını ve 10 saniye içerisinde söylediği, yaptığı, düşündüğü herşeyi
unuttuğunun bilincinde. Tek unutmadığı şey= herşeyi unuttuğu. İlk adım
“farkındalık” ve farkındalığa eşlik eden kabulleniş, teslimiyet. Ardından niyet
etmek ve akışa bırakmak, plan yapmaksızın, düşünmeksizin. Sadece niyetiniz
doğrultusunda eylemde olmak, kalbinizin ritmi ile; bir olmak = "an" olmak.
“Planlar ne işe yarar ki, en güzel şeyler
tesadüfen olanlardır”
Plan yaparız çünkü herşeyi kontrol
altında tutmak isteriz, böylece güvende olduğumuza inandırmışızdır kendimizi.
Halbuki nefes aldığın her an güvendesin, seni yaratan senin iyi olmamanı ister
mi hiç? Dori’nin zaten plan yapabilme gibi bir şansı yok dolayısıyla her an
kalbinin sesini dinliyor ve hemen adım atarak eylemde var oluyor böylelikle bir
kapının diğerini açtığını, niyetin yürekten olduğunda bir süreçte yol alarak
hedefe ulaştığını görüyoruz, Dori’nin macerasında.
"Daima
başka bir yol vardır”
Dori, kendini o kadar iyi biliyor ki
ancak kendine rağmen pes etmiyor! Bazen “kusur” olarak nitelendirdiğimiz
özelliklerimiz en büyük yardımcımız, şifa kaynağımız olabilirler. Çünkü
diğerlerinden farklı olan niteliklerimiz bizi biz yapanlardır. Bu bağlamda
kendimizden kaçmak yerine, kendimiz ile buluşmayı tercih ederken (-)
yönlerimizi de mercek altına alarak kendimizi (-) (+) kutuplarımızın bütünlüğü
içerisinde kabul etmek, yaşamı daima “an” da yaşamımıza destek olur.
Dori de, kısa süreli belleğindeki sorunu,
kalbinin sesine kulak vererek cesarete ve umuda dönüştürüyor.
Özellikle karar vermekte güçlük
deneyimlediğiniz “an”larda bir durun tam bir nefes alıp verin ve konudan,
çevrenizden bir süre uzaklaşarak odağınızı farklı bir yöne çevirin, gerçekten
olması gereken, yürekten hissettiğiniz cevap o zaman hemen gelir.
Kurtarma-
Rehabilitasyon-Salıverme
Kalbinin izini süren cesur Dori,
cesaretin gücü ile parça parça ailesine ve yaşanmışlıklarına dair anılar
hatırlamaya başlar. Hatırladıkları onu Kalifornia Deniz Yaşam Enstitüsü’ne
kadar getirir.
Burada sürekli kendinen kaçan huysuz ancak bir o kadar da kıvrak
bir zekaya sahip Hank adında bir ahtapot ile tanışır, filmin sonlarına doğru
izleyeceğiniz üzere; Dori, Hank’in kalıplaşmış işlevsel olmayan düşünce
kalıplarını dönüştürerek onun kendisi ile yüzleşmesine ve özündeki bilgeliği
uyandırmasına vesile oluyor. Bir de dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer
husus; yola çıktığınızda sizi destekleyen birçok varlığın serüveninizin bir
bölümüne ortak olacağı ve sizi destekleyeceğidir. İşte asıl “öz”güven budur.
Yanınıza sadece kendinizi alarak çıkacağınız yolculuk=’öz’e yolculuk….
Kurtarma: kendinizi olduğunuz gibi kabul
edin. Sorun-problem-bir türlü çözemediğinizi düşündüğünüz, hissettiğiniz her ne
varsa reddetmek, yok saymak yerine olanı olduğu gibi kabul edin. Kimseyi
değiştiremezsiniz, bunu kabul edin. Olaylara, kişilere, durumlara olan bakış
açınızı dönüştürmeye niyet edin. Çevrenizde olan herşeyin kendi merceğinizin
bir yansıması olduğunu görün. Hislerinize kulak verin, kendinizi dinlemeye ve
kendinizi hatırlamaya niyet edin.
Rehabilitasyon: iç sesininiz ile
iletişime geçin. Özünüzdeki sesi rahat dinleyebilmek için kendinize sessizlik
zamanları hediye edin. Bugüne değin, kendinize dair oluşturduğunuz tüm inanç
kalıplarını yok sayın, içinizde yakın bu inançları.Kendinizi keşif yolcuğuna
çıkın, yeni birşey öğrenmiyorsunuz sadece kendinizi hatırlıyorsunuz,
kaybolduğunuzu hissettiğinizde “korku” duygusunu deneyimlemek yerine “sevgi”
duygusunu deneyimlemeyi tercih edin. Kaybolmak, kendi özüne bir adım daha
yaklaştığının göstergesidir. Dori olsa ne yapardı? Deniz kabuklarını izlemeye
devam ederdi J Siz de yüzmeye devam edin, yaşamaya
sadece yaşayın içinizden geldiği gibi, iç sesiniz daima doğru yönü işaret eder.
Acı en iyi öğretmendir. Acılarımız bizi dönüştürür. Acılarınızdan kaçmak,
onları görmezden gelmek yerine acının içine doğru yürüyün ve sizi
dönüştürmesine gerçek benliğinizi hatırlatmasına izin verin.
Salıverme: Şimdi İkinci doğumunuzu
gerçekleştirdiniz, tebrikler J Şu an, geriye kalan yaşam “an”larınızı
kalbinizin ritmi ile deneyimlemeye hazır mısınız?
Hatırlayın; kaybolduğunuzu
hissettiğinizde tek yapmanız gereken şey: en iyi bildiğiniz şeyi yapmaya, “yaşamaya”
devam etmek ve kalbinizin sesini dinlemek...
Yüreğinin derinliklerindeki ses, seni gerçek ailenle buluşturur, dinlemeye cesaretin var mı?...
Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com
gerçekten harika bir yazı,özge hanım sizi çok çok tebrik ederim,başarılarınızın devamını dilerim,çok sevgi ve saygılar :)
YanıtlaSil