Tüm
konsantrasyonunuzu nefesinize yönlendirin ve nefesinizi verirken yavaşça göz
kapaklarınızı gözlerinizin üzerine doğru kapanmaya davet edin…Tüm içsel
odağınız nefesinizin ritminde olsun.
5-6
yaşlarında olduğunuz döneme doğru bir geçiş yapın. Ve gözlerinizin önünde şöyle
bir sahne canlandırın: henüz anlabileceğinizin ötesinde bir nedenden ötürü
yaşam deneyiminizi gerçekleştirdiğiniz gezegen istila altında, anneniz ve babanız
gözlerinizin önünde eli silahlı adamlar ve robotlar tarafından kuşatılmış
durumda, tüm olanlara tanık olurken anneniz gözlerinizin önünde öldürülse ,
nasıl hissedersiniz? Zihninizden neler geçer?
Bedeniniz size ne (ler) söyler?
İki güç arasındaki umudun ve inancın
hikayesi;
Rogue
One: Bir Star Wars Hikayesi uzaya yayılmış bir isyandan daha ziyade ne yapmak
istediğimizi özümüzde bildiğimizde hemen ardından özümüzdeki bilgenin ışığında
yürümeyi seçtiğimizde rasyonel bir mantığın asla kabul sınırlarında değerlendiremeyeceği
herşeyin gerçekleşebileceğini gözler önüne cesursa sunan umudun ve inancın çok
güzel bir hikayesini aktarıyor, bizlere.
“Her İsyan Bir Umuda Dayanır”
İyi ve
kötü daima var oluyor ve süreki bir devinim halinde… İyiliğe anlam kazandıran
onu yaşama bağlayan, kötülüktür ve aynı zamanda kötülüğe anlam kazandıran ve
onu yaşama bağlayan, iyiliktir.
Tıpkı
analitik psikoterapinin kurucusu Carl Gustav Jung un deyiminde olduğu gibi:
“hüzün, mutluluğun şekil değiştirmiş halidir.”
Dünya
gezegeni düalite zemininde var olan bir gezegendir dolayısı ile herşey
birbirinin zıttı ile var olur. Bu zıtlıklar sarmalında dengeyi bulduğumuzda
herşeyin bilgisinin mevcut olduğu “öz”ümüzle buluşuruz. Zihinlerimizde,
herşeyin istediğimiz gibi olmasına ilişkin senaryolar üretiriz ve deriz ki “ben
bilirim, ben en iyisini biliyorum”. Ben diyebilmek, önceliklerimizi
belirleyebilmek adına ve kendimize ilişkin sağlıklı temas sınırları oluşturmak adına
her daim işlevseldir. Ancak “ben” in dozu biraz fazla kaçtığında şifa veren bir
ilacın fazla tüketiminin zehire dönüşebileceği gibi, kendi kendimizi imha etmek
üzere büyük bir istila oluşumuna zemin hazırlıyor olabiliriz. İnsanoğlunun
doğasında hükmetme güdüsü vardır ancak insan varlığı düşüncelerini
gözlemleyerek, düşüncenin doğasını tanıyayarak ve bilerek kendi düşüncelerine
hükmetmeyi tercih etmek yerine dışarıdaki insan varlıklarına hükmekte yönünde
gerçekçi olmayan bir yolda yürümeyi tercih etmektedir, şimdilik. Çok sıkça
söylediğimiz ve sıkça dinlediğimiz: “hata ben de değil; sen de ,değişsene sen!,
gibi.
Rogue One
ın uzayın derinliklerindeki heyecan kasırgası içeren sahnelerinde izlerken
“güç” kavramının insan doğası ile yakından ilişkisini de gözlemlemekteyiz.
Güçlü olmak nedir, size göre?
Güç,
kendini bilmektir. Neyi neden yaptığını bilmek ve nasılı nasıl
oluşturabileceğini görmektir…
Star Wars
Rogue One hikayesinde; imparatorluk mutlak hükümdarlığını sürdürebilmek ve
diğer gezegenleri yok edebilecek güçte bir silah yaratıyor “Ölüm Yıldızı”
adındaki bu silah imparatorluğa karşı
özgürlüğü ve bağımsızlığı savunan bir bilim adamı tarafından üretiliyor
üstelik. Tabi ki özündeki gücü bilen cesur bilge adamı, silahı üretirken
içerisinde silahın kendi kendisini imha etmesini sağlayacak bir very kodluyor,
eğer bu kodlama aktif hale getirilebilirse silah kendi kendini imha edebiliyor.
Şimdi
düşünelim, “Ölüm Yıldızı” silahını her an kendi kendimizi sabote etmek ve
placebo güç etkisini deneyimleyebilmek adına her an yaratmıyor muyuz? Gün
içerisinde kaç kez kendi kendinize “bu kesinlikle olmaz”, “ben bunu yapamam”,
“ya başarılı olamazsam?”vb. cümleler kullandığınıza dair farkındalığınızı
yöneltin. Dışarıda olan biten herşey
içimizin bir yansımasından ibarettir. İç dünyamızı düzenleyerek, kendimizi
bilme adına adım attığımızda dış dünyadaki ahengi, güzelliği ve düzeni idrak
ederiz.
“Ancak
herşeyin güçlü olduğu kadar zayıf yönleri de var. İşte o zayıf yönlerimiz
özümüzdeki bilgeliği uyandırmak için tetikleyici görevi görürler. Herşey bitti
dediğiniz her anın yeni bir başlangıç olduğunu fark edersiniz. Bir an gelir
kendinize dair oluşturduğunuz tüm inanç kalıplarınızı yıkmak durumunda
kalırsınız çünkü siz bir inancın çok ötesinde varlıklarsınız…
“Ben bunu
asla yapmam, yapamam dersiniz….” Ve bir olay veyahut durumun içerisinde
buluverirsiniz kendinizi ki en olmaz dedikleriniz ile sınandığınız .Ve
yüzleşirsiniz kendinizle, mutlak gücün ışığıyla…
Şimdi
yazının başında sorduğum sorulara ilişkin yanıtlanızı gözden geçirin. Özellikle
hangi duyguları duyumsarsınız, kısmına odağınızı yönlendirin ve şimdi bu
duygunun tam zıddını telaffuz edin. İşte kod adınızı buldunuz…
Kod adı:
___________________________
Kod adı :
Savira= ışıltı dolu, parlayan enerji
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder