*Kendinizi "şanslı" olarak nitelendirebilmeniz için, neye ihtiyacınız var?
*Mevcut yaşamınızda "şanslı" kadın, "şanslı" erkek olarak nitelendirdiğiniz kimler var?
*Dünya "şanlı" bir gezegen mi?
Genellikle yaşam döngümüzde "kendi yarattığımız zihinsel imajları" deneyimlediğimizde "ne kadar şanslıyım! Herşey tam da istediğimi gibi oluyor deriz ve yolumuza yüksek bir
motivasyonla, şevkle, aşkla devam ederiz. herşey iyidir, güzeldir, rengarenktir...
motivasyonla, şevkle, aşkla devam ederiz. herşey iyidir, güzeldir, rengarenktir...
Bir de bunun tam tersinin deneyimlendiği senaryolara bakalım: "kendi yarattığınız zihinsel imajların" deneyimlenmemesi halinde, herşey çok kötüdür. Siz ne kadar çaba gösterirseniz gösterin istedikleriniz gerçekleşmiyordur : ne kadar da "şansız" bir insanım ben... :)
Şans; "kendini bil" mektir. Kendi ile buluşmuş, kendini bilen varlık her daim çok şanslıdır. Kendi varoluş potansiyelinin farkında ve bu potansiyeli en yararlı ve en faydalı hallerde nerede, ne zaman, kimlerle kullanabileceğinin farkında olan varlık dengededir, dolasıyı ile çok şanslıdır.
"Kendini bil" menin ilk aşaması: mutlak teslimiyettir. Herşeyin muazzam bir düzen ve denge ahengi ile var olduğuna yürekten inanarak güvenle, aşkla teslim olabilmek. Sonrasında ise gölge yönlerimiz ile yüzleşmek. Her bir varlık "+" ve "-" yönleri ile bir bütündür. "-" yönlerim hiç yok demek bir illüzyon halidir. Her birimizin "-" yönleri vardır. Önemli olan bu "-" yönleri keşfetmeye niyet ederek "+" ve "-" yönlerin dengelenmesidir. Ben hiç de kıskanç bir insan değilim demek bir illüzyondur. Her insan varlığında "kıskançlık" vardır. Ancak bu niteliğin nasıl değerlendirildiği kişiye özeldir. Bu niteliği "onda olmasın sadece ben de olsun" deyimi ile diğerine yönelik zarar verme boyutunda kullanmak da mümkün; "benim istediğim yaşam tarzına yakın bir yaşam tarzı var bunu nasıl başarıyor, merak ediyorum" diyerek kıskançlığı merak potansiyeline dönüştürmek de mümkündür. Burada mutlak iradenin ve niyetin gücü önem kazanır.
Deneyimlediğimiz her olay, her bir ses tınısı, her bir bakış, karşılaştığımız her insan varlığı, zihnimize düşen düşünceler ve duygular, yüreğimizin sesi, tüm hissiyatlarımız bizi bize yakınlaştırmak için var olurlar. Gerçek benliğimizi doğurabilmemiz için. Hiçbir şey şans eseri veya tesadüfen yaşamımızda var olmaz. Herşeyin belirli nedenleri ve bu nedenlerin belirli sonuçları vardır. Tahmin ettiğinizden de öte bir düzeyde birbirimize sımsıkı bağlıyız. Bir insan varlığının neşesi her birimizin neşesi aynı zamanda huzursuzluğu da her birimizin huzursuzluğudur. Birşeyleri dönüştürmek için hep dışarıya bakıyoruz lakin göremiyoruz, hep istiyoruz ki dış koşullar değişsin, karşımızdaki kişi değişsin ve böylece daha"mutlu", daha "huzurlu", daha "şanslı" hissedebileceğimize dair zanlar üretiyoruz zihinlerimizde halbuki kendimiz üzerinde çalışarak dönüştüğümüzde herşeyin de dönüştüğüne şahit oluyoruz hem de Dünya gezegenine sunabileceğimiz en özel ve biricik armağanımızı sunuyoruz KENDİMİZİ tabi ki ÖZ olarak :)
Daha önce deneyimlediğiniz birtakım olaylar ve sizin bu olaylara yönelik tepkileriniz sonucunda kendinizden uzaklaşmış olabilirsiniz bu süreçte benzer bir olay kapınızı çalar ve siz kapıyı açar hiç de görmek istemediğiniz bir arkadaşınızı kapıda gördüğünüz an gibi hoşnutsuzluk tepkisi verir ve belki de içten içe öfke duygusunu deneyimlersiniz. Ancak bu olay, bu kişi, bu durum bana ne anlatmak istiyor? Mesajı ne olabilir? diye sormaya başladığınızda kapılar bir bir açılıveir. Daha önce yapmak isteyip de yapamadıklarınıza ilişkin kocaman bir şans ayağınıza gelmiştir. Şimdi seçim sizin ya daha önceki deneyiminizdeki gibi yüreğiniz yerine zihninizi dinleyek eyleme geçeceksiniz ya da bu sefer kendi değerleriniz ile bütünleşerek ve kendinizi bilerek şansa kucak mı açacaksınız?
Güven, teslim ol, kalbinin sesine kulak ver, çok değerlisin, çok özelsin, biriciksin... ???????
Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisi Kurucusu
www.vestaakademi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder