Trt Çocuk ekranlarının sevilen çizgi filmi Doru; özgür ve büyük yürekli hayranları ile şimdi beyaz perde de buluşuyor...
Haydi bakalım hazır mısınız? Dıgıdık dıgıdık dıgıdık....Doru nun Dünyasına doğru yola çıkıyoruzzz...Arkadaşlık, aile bağları, özgürlük, öz sevgi, cesaret, merak, ebeveyn tutumlarının temalarının ön plana çıktığı film özünde herşeyin nasıl da birşeye vesile olduğunu, yaşam serüvenimizde tesadüfe hiç yer olmadığının herşeyin birbirinin özünde anlam bulduğu bir döngüde var oluşumuzu her an yarattığımızı bizlere cesaret ve özgürlüğün naif dili ile en şık biçimde sevgiyle aktarıyor...
Önce biraz asaletin timsali can dostlarımız atların dünyasına göz atalım mı? sonrasında Doru nun serüvenindeki yolculuğumuza geçiş yapıyoruz...
Binlerce yıldır insanoğlu ile iç içe yan yana yaşayarak insanlığın gelişim sürecinin en önemli şahitleri olan atlar ; hızın -- özgürlüğün --güzelliğin ve asaletin simgesidir.
İlkçağlarda atlar; yaşam gücünü sembolize etmekte imişler.
Beyaz at; spiritüel aydınlanma ve mutluluk halinin timsalidir.
Yunan mitolojisinde önemli yere sahip beyaz kanatlı atlar nam-ı değer; Pegasus : düşünce hızını ve maneviyatı sembolize etmekte olduğunu biliyor musunuz?
Sebatın, kararlılığın semboliği bir at olsanız nasıl bir at olursunuz?
Hızınızın gücünü nasıl eylemler ile tezahür ettirmeyi seçersiniz?
Özgürlüğü; insanlara nasıl aktarmayı seçersiniz?
Güzel doğağınızı nasıl tüm kainatla paylaşmayı tercih edersiniz?
Göz alıcı asaletiniz ile var oluşunuzun anlamlılığını, yaşam gücünüzü nasıl tezahür ettirirsiniz?
"Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde uzak çok uzak diyarlarda Kara at adında kötü mü kötü kendini Dünya nın en hızlı atı sanan bir aygır yaşarmış. En sevdiği şey tüm küçük tayları zincire vuruyormuş..." insanlar diyarından anlattığı masallar ile Doru ve arkadaşlarının keyifli vakitler geçirmelerine vesile olan Çenebaz ın Doru nun yaşamının en anlamlı macerasına atılması için yüreğindeki cesaret alevini ateşlendireceğini kim bilebirlirdi ki?
Doru; Demirkır adındaki bilge sürü lideri önderliğindeki geniş ailesi ile yaşamını mutlu mesut geçirmekte iken; Demirkır bir baba edasıyla ileride Doru nun sürünün lideri olabilmesi için elinden geldiğince emek vermektedir.
Ancak, Demirkır sürüde insanlardan konuşulmasını yasaklamıştır. İnsanlar onların özgürlüğünü kısıtlayan bir engeli temsil etmektedir. Bu nedenle özgür doğada yüreklerindeki sevginin doğası gereği özgür bir şekilde yaşam güçlerini tezahür ettirebilmeleri için insanı hatırlatacak en ufak birşey sürüde gerçekleşmemelidir.
Lakin Çenebaz, bir zamanlar insanlar tarafından ehlileştirilmiş ve yetenekleri geliştirilerek bir yarış atına dönüştürülmüştür. Katıldığı yarışların birinde sakatlanan Hızlı Toynak ı (Çenebaz ın yarışlardaki adı) eski sahipleri özgür doğaya geri bırakmıştır. Çenebaz da Demirkır ın liderliğindeki sürüde yaşamını sürdürmeye devam etmektedir.
Bir gün Doru, en yakın arkadaşları Alaca ve Karatay ile kendi aralarında bir hız yarışı gerçekleştirdikten hemen sonra Çenebaz ile biraraya gelirler ve ondan insanlar ile ilgili anılarını paylaşmalarını isterler çünkü merak etmektedirler ki Demirkır neden insanlara yönelik bu kadar olumsuz duygular beslemektedir? Çenebaz a göre insanlar son derece dost canlısı, yardımsever varlıklardır.
YASAKLAR---ENGELLER :: BÜYÜMENİN TOHUMDA VAR OLAN ÖZLERİ
Merak, eylemleri tezahür ettiren en önemli motivatör duygu durumlarından birisidir. Birçok zaman nedenlerini izah etmeden kurallar ve yasaklar koyduğumuzda; karşımızdaki birey konulan yasak ve kuralın ötesini görmek için merakla eylem gerçekleştirir. Tıpkı Demirkır ın insanlar ile ilgili koyduğu yasaklar sürünün genç taylarının bu konunun özündeki nedenini bilme yönünde iştahlarını kabartması gibi. Özellikle 3-6 yaş arasındaki genç yürekleri, bazı yaş olarak büyük bakım verenleri; yararlı ve güvenli olmayandan korumak amaçlı koyduğu ve nedenini nasılını izah etmediği yasaklar belki de onların büyümesine vesile olacak yaşam deneyimlerini özünde saklıyordur?
Yaşam sürecimizde mevcut yaşam deneyimlerinde bizlerden yaş olarak büyük kişiler bazen yaşamımızın dümenini kontrol ettikeleri sanı ile eylemler gerçekleştirebilir ve kendi korku, kaygı, endişe gibi hissiyatlarını bizlere yansıtarak kendilerinin güvende olma halini besleyebilirler. Lakin bizler her ne kadar plan yaparsak yapalım; yaşamın bizler için planı daima açık ve nettir. Bazen bu yaşam planını izah ederken acı, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygu durumlarını sıkça deneyimlettirir ki, gerçekte kim olduğumuzu, ne kadar güçlü ve muazzam derecede eşsiz mucizevi bir varlık olduğumuzu hatırlayalım diye... Acı verir ki; hayatı, kendimizi, varoluşumu sorgulayalım diye...
Her anın bir amacı, anlattığı bir hikayesi ve hatırlattığı güzellikler vardır...
dört nala koşmaya başlar... Demrikır ın yasak koyduğu bölgeye doğru dört nala koşarken hiçbir şey planlamadan, cesaretin gücü ve odaklandığı tek birşey vardır zihninde ve yüreğinde; özgür olmak...
ÖZGÜRLÜK YÜREĞİN GÜCÜDÜR
Özümüzün ikametgah merkezi; yüreğimizi dinleyerek kendimize yaklaştığımız kadar özgür olabiliriz. Çoğu zaman dış uyaranların renkli dünyasında kendimizi kaybeder ne kadar çok şeye/maddeye sahip olursak ya da iktidar makamında yer alırsak, lider olursak, en başarılı olursak, çok para kazanırsak, istediğimiz herşeyi yaptıracak güce sahip olursak.... özgür olabileceğimiz yanılgısının sisli bir perde ile zihnimizi örtmesine izin veririz. Halbuki bedenimize bile sahip değil iken özgürlüğe sahip olabilecekmiş olmamızı zannetmemiz harikulade bir ironi değil mi?
Özgürlük; zihnin sınırlarının aşıldığı an deneyimlenebilir. Bu da kendimizi ne kadar çok keşfetmeye yöneldiğimiz ile doğru orantılıdır. Kendimizi keşfettiğimiz an tüm kainatın bilgisi de bizlere açılır dolayısı ile mutlak özgürlük deneyimlenebilir.
SUÇ KİMDE? "SUÇ" LU ARAMAK YERİNE "YANLIŞ" OLARAK NİTELENDİRİLEN EYLEMİN ARDINDAKİ MESAJI ARAMAK...
Doru nun sürünün sahasının dışına çıkması ile Seyis kardeşler tarafından at sürüsünün yeri de keşfedilmiş olur ve Doru kendisini suçlamaya başlar; keşke Demirkır ı dinleseydim bunlar hiç olmazdı diye kendi kendine hayıflanmakta iken eş zamanlı olarak Demirkır da kendi kendine: "sürüye yasaklar ve kurallar getirmek yerine herşeyi anlatsa idim bunlar yaşanmazdı." diyerek kendine kızmak ile meşguldur. Peki gerçek şuç kime ait? Kendi kendini suçlayan herkese değil mi? "yanlış" olarak nitelendirdiğimiz herşey "doğru"ya atılan bir adım olabilir mi? Kesinlikle "evett"!
Söylenen, anlatılan, dikte edilen nasihatlardan öğrenmek yerine,
birebir tüm hücrelerimiz ile deneyimlediklerimizden hatırlarız...
Doru ve Karatay, sürünün yerini keşfeden seyis ikiz kardeşlerin uzattığı havuçlara kendilerini masumca teslim ederlerken, nereden bileceklerdi ki o havuçların Doru nun babasına kavuşması için atılan ilk adımlar olduğunu...
Bu ilk adımları takiben; Doru, Karatay ve Doru nun annesinin yeniden özgür doğalarına geri
döenbilmek için verdikleri inancın emeklerini izliyoruz burada aydınlanan en önemli husus: gerçek dostuluğun, öz arkadaşlığın öz niteliklerinin sıcacık bir biçimde aktarılması. Karatay hiçbir nedeni olmamasına rağmen sadece Doru ya olan sevgisinden, saygısından ve en önemlisi inancından dolayı onun peşi sıra giderek özgürlüğünden vazgeçme cesareti gösterir; gerçek dostluk da bu değil midir?
İkiz seyis kardeşler tarafından çiftleğe kapatılan Doru ve Karatay inançlarını daima taptaze tuttukları an çiftlikte yaşamakta olan diğer hayvan kardeşler tarafından da sevgiyle desteklenirler.
Bizler inanç ile tüm odağımızı bir amaca yöneltirsek ve bu amacın çok önemli bir nedeni var ise tüm evren bizim ile sevgiyle işbirliği yapmaya hazır değil midir?
En karanlık, en umutsuz hissedebilecekleri an larda dahi Doru ve Karatay her an çiftlikten nasıl ayrılabileceklerini düşünmeye kendilerini odaklamasalar idi çiftlikten nasıl yeniden özgür doğalarına kavuşabilirerdi? Nitekim birkaç denemede başarılı olamasalar dahi Doru nun annesinin de ikiz seyis kardeşler tarafından yakalanması ile tam çiftlikten özgürleşmişken yeniden geri dönmeleri sevginin gücünün muazzam biçimde gözler önüne sermekte...
Doru nun : "ben Bozkırın oğluyum herşeyi yapabilirim, özgürlük herkesin hakkı" diyerek boyundan yüksekçe tellerin ardına doğru cesaretle atlaması ve bir anda karşısında babasını görmesi...
"Engel", olarak nitelendirdiğimiz herşeyin ardında bizleri muhteşem güzellikte bir armağan beklediğini ne de güzel aktarıyor mutlaka bu sahneye bilinçli bir farkındalıkla göz atmalısınız...
Belkide engel =gelen olarak değerlendirmek daha etkin olabilir mi?
Acaba şimdi gelen ne?
Her "zorluk" dediğimiz süreçler bizi daha da güçlendiriyor aslında
sevginin gücünü idrak etmemize vesile olmuyor mu?
Doru, deneyimleyerek insanların aslında özlerinde çok iyi varlıklar olduğunu ancak insanların aşırı ilgi ve sevgisinin atların özgürlüğünü yitirmesine sebep olduğu kanatine varıyor.
Yaşayarak, görerek, dokunarak, hissederek, anlamlandırıyor ve en özel ödülüne de kavuşuyor yıllardır çok merak ettiği babasına...
Ve yaşamına kattığı yepyeni deneyimlerin lezzeti ile varoluşsal döngüsüne devam ediyor...
Bir hikaye, bir söz nelere vesile olabiliyor, değil mi?
Haydi bakalım, merakınızın izini sürmek için kaç bedene daha ihtiyacınız var?
Şu an bu hikaye ile başlamak için bundan daha iyi ne olabilir?
*"Dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür. Ve her insan bir görevle yaratılmıştır."
Kızılderili Atasözü
ÖZGE GENLİK
Uzman Psikolog
Vesta77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com
www.vestaakademi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder