Dün akşam harikulade eşsiz atmosferi ile ayaklarımı yerden kesen, yüreğimi heyecan ile zıp zıplatan bir ormandaydım :) Bu harikulade ormanda bir çocuk ile tanıştım ismi : "Mowgli", en yakın arkadaşı, yol göstericisi ise "Bagheera" adında siyah bir panter idi. Mowgli, ormanda bir kurt sürü ile kendini keşif yolculuğunu sürdürürken eski bir bitmemiş meselenin baş
kahramanı olan bengal kaplanı "Shere Khan" ile yeniden biraraya gelmesi ile "ev"inden ayrılmak durumu ile yüzleşmek durumunda kalan cesur orman çocuğu yüreğinin rehberliğini dinleyerek Özge'nin "inanç"ın "umut"un "cesaret"in ve en önemlisi "öz-sevgi"nin gücünü bir kez daha hatırlamasına vesile oldu...
kahramanı olan bengal kaplanı "Shere Khan" ile yeniden biraraya gelmesi ile "ev"inden ayrılmak durumu ile yüzleşmek durumunda kalan cesur orman çocuğu yüreğinin rehberliğini dinleyerek Özge'nin "inanç"ın "umut"un "cesaret"in ve en önemlisi "öz-sevgi"nin gücünü bir kez daha hatırlamasına vesile oldu...
Rudyard Kipling'in muhteşem çocuk romanının Disney tarafından beyazperdeye uyarlanışı olan "Orman Çocuğu (The Jungle Book)" izlenirken kalbin gücünün bir kez bir kez daha idrak edilmesine vesile olacak en güzel yapıtlardan biri olduğu kanaatindeyim.
Mowgli (orman çocuğu), babasının bir bengal kaplanı (Shere Khan) tarafından saldırıya uğrayarak ölmesi sonucu ormanda tek başına kalıyor. Ancak her son bir başlangıca gebedir ki; siyah bir panter (Bagheera) masum çocuğu koruma himayesi altına alarak bir kurt sürüsünün arasında büyüme ve gelişimini tamamlaması için yardımcı oluyor. Yaşam döngümüzde de bizleri; en "zor","sıkıntılı", "sancılı" dönemlerimizde ışığın daima olduğunu hatırlatmak üzere muhakkak bir "insan", "durum", "olay" yaşam oyunundaki dönüşümümüzü gerçekleştirmemizi destekler ;)
Mowgli (orman çocuğu) kurt sürüsü ve ormandaki diğer canlı varlıklarla günlerini huzur, mutluluk, neşe, keyif ve merak ile geçirmekte olduğu ve gelişim sürecini yavaş yavaş tamamlama evresinde olduğu an, babasının ölümüne vesile olan bengal kaplanı (Shere Khan) yeniden Mowgli'nin yaşam sahnesinde aniden beliriverir. Bu durumda Mowgli artık "büyüme"k durumundadır.
Büyüme; yaşam döngümüze biraz daha farkındalık ile bakmaya başladığımız ardından yavaş yavaş kendi sınırlarımızın bugüne değin bizleri yetiştiren, gelişimimize destek olan kişiler, toplum ve içerisinde soluk aldığımız kültürel atmosfer tarafından oluşturulduğunun farkında olduğumuz "an" başlar.
Büyümek demek; sorumluluk (varoluşsal sorumluluk) almaktır. Yaşam döngümüzdeki öğrenilmiş, kalıplaşmış sınırların dışarısına çıkmaya cesaret ederek en karanlık yönlerimiz ile yüzleşmek ve olanı olduğu gibi kabul etmektir...
Mowgli'nin dış dünyayı keşif yolculuğunda daima "güven" adımları ile yürüdüğüne dikkatinizi yöneltmenizi istiyorum. Kalbinin ritmi ile eylemde olan her varlık daima "güven"ir. Mowgli'nin karşısına çıkan "yılan", "maymun", "bengal kaplanı"; Mowgli'nin benliğinin karanlık yönlerinin birer temsili idiler. Yılan; "geçmiş"e ve "geleceğe" yönelik faydasız "merak"ı; maymun; "açgözlülüğü"; kaplan ise"hırs, faydasız ego savunma mekanizmalarını temsil ediyordu. Mowgli ise karşılaştığı her güçlükte önce yüreğinin cesareti ile sevgi ile sadece kendi iç sesinin rehberliğinde eylemlerini gerçekleştirirken desteklendiğini görmekteyiz. Kalbinin ritmi ile "gerçek"i arayan her varlığın desteklendiği gibi...
Korkularımız, biz onları zihnimiz ile beslediğimiz sürece var olurlar. Dünya gezegeninde "korku" duygusunu denyimlememize vesile olacak hiçbirşey yoktur çünkü yaşam yolumuza çıkan herşey bizim öz-sevgide buluşabilmemiz, "ev"e dönebilmemiz için iyileşmemize vesile olan düzeneklerdir.
Bir "inanç" tohumu tüm Dünyayı etkiler. Mowgli'nin yüreğindeki inanç yolunu aydınlattığı gibi aynı zamanda tüm ormanı nasıl dönüştürdüğünü seyrederken; öz-sevgi, inanç, güven suyundan yapılmış çorba her derdi iyileştiren en baş şifa aracıdır, diyeceksiniz.
Filmin son sahnelerinde Mowgli'nin bengal kaplanı (Shere Khan)
ile karşı karşıya tek başına kaldığı sahnelerde hiçbir zaman pes etmediğine en zor anında "sakin" kalmayı başararak kalbi ile temasını koruyarak zihnini etkin ve ehil kullanabildiğine şahit oluyoruz.
İşte özümüzdeki asıl "kırmızı çiçek" de bu değil mi zaten? İnsan varlığını diğerlerinden ayıran en önemli niteliği; planlama, muhakeme yapma ve geleceği önceden görebilme yeteneği ancak bu yetenek sadece zihin ile yönetildiğinde "kaos" oluşuyor. Çünkü tüm benliğin efendisi "kalp"tir. Son bilimsel araştırmalar göstermekte ki; "tüm vücudu yöneten "beyin" değil. Dış dünyayı önce kalp algılıyor, kalbin kendine ait hücresel bir sinir ağı var ve %60-65 oranındaki sinir hücreleri dış dünyayı önce kalp vasıtası ile algılıyor ardından "beyin"e sinyal gönderiyor.
Kalbimizin sesini dinlemeye kendimizi bırakırsak olayları önceden sezebilir ve bu "an"da zihinsel süreçlerimiz ile sakin, yavaş ve uyumlu bir biçimde deneyimlemekte olduğumuz sürece etkin yanıtlar verebiliriz. Tıpkı cesur orman çocuğu Mowgli'nin yaptığı gibi eylem gerçekleştirir ve eylem gerçekleştirdiğimizde çevremizdeki her canlının büyümesine yardımcı oluruz...
Öz-sevgiyle çarpan kalbin ritmi ile eylemde olmayı seçen bir zihin tüm Dünya yı dönüştürebilecek güce sahiptir...
Sizin, "kırmızı çiçeğiniz" ile ilişkiniz nasıl?
Özge Genlik
Uzman Psikolog
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisinin Kurucusu
www.vestaakademi.com
harika :)
YanıtlaSil