13 Nisan 2013 Cumartesi

CENNETTE BİR GÜN DAHA !





Yıl 2077, gökyüzünde her tarafı cam olan bir eviniz var; evinizin havuzunda suyla birlikte bulutlar da size eşlik ediyor ! Ne şahane bir deneyim olur, düşünsenize! Tabi bahsettiğim imajinasyon, yönetmenliğini Joseph Kosinski’nin gerçekleştirdiği ve Tom Crusie un başrol üstlendiği ‘Oblivion’ dilimize uyarlaması ile ‘unutma-unutuş-farkında olmama’ isimli bilimkurgu filminden J


Bilimkurgu yapımlarında fonda görünen hep bir ‘iyi’-‘kötü’ savaşı ve Dünyamızı kurtarmak üzere verilen amansız mücadele sonucu sevginin gücü ile taçlandırılmış mutluluklar.
Halbuki zeminde insanın kendisi ile mücadelesi sonucu ışığa ulaşması ve ışık olmasının öyküsü anlatılıyor. Işığa giden yolda ya da kendi olma, öz ile buluşma yolu da diyebiliriz, var olan ve ortaya çıkartmamız gereken  tek şey ‘sevgi’. Bu temel felsefeyi ‘Avatar’, ‘2012’, ‘Başlangıç’, ‘Matrix’, ‘Gerçeğe Çağrı’ vb. filmlerde gerek senaristler, gerek yönetmenler temcit pilavı gibi farklı hikayeler ile ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktadırlar. Anlayacağınız, zemin aynı, zeminden yansıyan şekiller değişmekte. Artık uyanma vakti geldi, delta uykusunda mışıl mışıl uyuyoruz J

Birazcık da ‘Oblivion’ en uygun Türkçe uyarlama bana göre ‘Farkında Olmama’ filminin içeriğinden bahsedelim; 


Dünyamızın uydusu ay yok edilmiş ardından bir dizi yer küre felaketleri(depremler, tsunamiler vb.) İnsan ırkı, ay ı yok ettiği düşünülen Scav ordusuna yönelik başlattığı nükleer savaş sonrasında, savaşı kazansa da dünyayı kaybetmiştir. Dünya gezegeni zemininde canlı barındıramayacak düzeye geldiği için insan ırkı çözüm olarak Satürn ün uydusu Titan a yeni bir yaşam formu yapılandırmıştır.
Dünya gezegeninde ise, doğal kaynak sağlayan İHA adı verilen makinaların bakım ve denetiminden sorumlu bir ekip bulunmaktadır. Makinaların bakımını yapan Jack Harper (Tom Crusie) ve Jack e yardımcı olan ve aynı zamanda güvenliğini sağlayan
Victoria (Andrea Riseborough) Tüm kaynak sağlayıcı makinaları onararak, Titan a asıl merkezlerine dönecekleri günü beklemektedirler.
Ancak Jack in duygu durumunda birtakım dönüşümler oluşmaya başlar. Geçmiş zamana ait birtakım olaylara ait kareler Jack in rüyalarında belirir. Özellikle de bir kadına ait yüz sürekli olarak Jack in zihnindedir. Artık karanlığın girdabındaki kandilin ışığı görünmektedir. Işığı bulmaya kararlı olan cesur, Zeki ve merhametli karakterimiz JAck merakının izinde ilerlerken bir gün Scav adını verdikleri düşman tarafından kaçırılır ve kısa bir süre sonra gerçeğin sesini özünde bulan Jack anlar ki; ortada düşman yoktur, her şey bir oyundur ve kendisi de bu oyunda yer alan bir piyondur.
İnsan ırkı, makineler tarafından ele geçirilmiş ve hatta bir kısmı klonlanmıştır. Dünya içinde dünya yaratılmıştır. Tüm gerçekliğin parçalarını birleştiren JAck,   Gerçekte çok başarılı bir astronot olduğunu ve uzay
daki görevi sırasında delta uykusunda olan karısı ve bir grup insanı, tehlikeli bir anda yaşamlarını kurtarmak için kendi elleri ile dünyaya gönderdiğini hatırlar. Ve intikam zamanı gelir, kendini Tanrı yerine koymuş olan makinayı yok etmek üzere BEech (MOrgan FReeman) ile birlikte ölmek ve belki de yeniden doğmak, geride kalan insanlığın yaşam serüveninin devam etmesi için uzaya giderler ve sonunda tüm makinalar yok edilir. İnsan ırkı kurtulur! Jack de ailesine kavuşur:) mutlu son !

Film başarılı bir bilimkurgu ancak geleceğin de bir aynası belki de tahmin edebileceğimizden bile yakın bir gelecek! Çünkü şu an yaptığımız, ürettiğimiz, düşündüğümüz, hissettiğimiz her şey bir sonraki adımı belirliyor. Ancak asıl gerçek şu ki hiçbir nükleer savaş aleti, insanın özündeki sevgi kadar güçlü olamaz ve olamayacaktır da!

Her birimiz örülmüşüz ilmek ilmek sevginin ipleri ile her zaman var olmak ve sevginin rahminde çoğalmak üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder