Yıl 2077, gökyüzünde
her tarafı cam olan bir eviniz var; evinizin havuzunda suyla birlikte bulutlar
da size eşlik ediyor ! Ne şahane bir deneyim olur, düşünsenize! Tabi
bahsettiğim imajinasyon, yönetmenliğini Joseph Kosinski’nin gerçekleştirdiği ve
Tom Crusie un başrol üstlendiği ‘Oblivion’ dilimize uyarlaması ile ‘unutma-unutuş-farkında
olmama’ isimli bilimkurgu filminden J
Bilimkurgu yapımlarında
fonda görünen hep bir ‘iyi’-‘kötü’ savaşı ve Dünyamızı kurtarmak üzere verilen
amansız mücadele sonucu sevginin gücü ile taçlandırılmış mutluluklar.
Halbuki zeminde
insanın kendisi ile mücadelesi sonucu ışığa ulaşması ve ışık olmasının öyküsü
anlatılıyor. Işığa giden yolda ya da kendi olma, öz ile buluşma yolu da
diyebiliriz, var olan ve ortaya çıkartmamız gereken tek şey ‘sevgi’. Bu temel felsefeyi ‘Avatar’, ‘2012’,
‘Başlangıç’, ‘Matrix’, ‘Gerçeğe Çağrı’ vb. filmlerde gerek senaristler, gerek
yönetmenler temcit pilavı gibi farklı hikayeler ile ısıtıp ısıtıp önümüze
koymaktadırlar. Anlayacağınız, zemin aynı, zeminden yansıyan şekiller
değişmekte. Artık uyanma vakti geldi, delta uykusunda mışıl mışıl uyuyoruz J
Birazcık da ‘Oblivion’
en uygun Türkçe uyarlama bana göre ‘Farkında Olmama’ filminin içeriğinden
bahsedelim;
Dünyamızın uydusu ay
yok edilmiş ardından bir dizi yer küre felaketleri(depremler, tsunamiler vb.)
İnsan ırkı, ay ı yok ettiği düşünülen Scav ordusuna yönelik başlattığı nükleer
savaş sonrasında, savaşı kazansa da dünyayı kaybetmiştir. Dünya gezegeni zemininde
canlı barındıramayacak düzeye geldiği için insan ırkı çözüm olarak Satürn ün
uydusu Titan a yeni bir yaşam formu yapılandırmıştır.
Dünya gezegeninde ise, doğal kaynak sağlayan İHA
adı verilen makinaların bakım ve denetiminden sorumlu bir ekip bulunmaktadır.
Makinaların bakımını yapan Jack Harper (Tom Crusie) ve Jack e yardımcı olan ve
aynı zamanda güvenliğini sağlayan
Victoria (Andrea Riseborough) Tüm kaynak
sağlayıcı makinaları onararak, Titan a asıl merkezlerine dönecekleri günü
beklemektedirler.
Ancak Jack in duygu durumunda birtakım dönüşümler
oluşmaya başlar. Geçmiş zamana ait birtakım olaylara ait kareler Jack in
rüyalarında belirir. Özellikle de bir kadına ait yüz sürekli olarak Jack in
zihnindedir. Artık karanlığın girdabındaki kandilin ışığı görünmektedir. Işığı
bulmaya kararlı olan cesur, Zeki ve merhametli karakterimiz JAck merakının
izinde ilerlerken bir gün Scav adını verdikleri düşman tarafından kaçırılır ve
kısa bir süre sonra gerçeğin sesini özünde bulan Jack anlar ki; ortada düşman
yoktur, her şey bir oyundur ve kendisi de bu oyunda yer alan bir piyondur.
İnsan ırkı, makineler tarafından ele geçirilmiş ve
hatta bir kısmı klonlanmıştır. Dünya içinde dünya yaratılmıştır. Tüm
gerçekliğin parçalarını birleştiren JAck, Gerçekte çok başarılı bir
astronot olduğunu ve uzay
daki görevi sırasında delta uykusunda olan karısı ve
bir grup insanı, tehlikeli bir anda yaşamlarını kurtarmak için kendi elleri ile
dünyaya gönderdiğini hatırlar. Ve intikam zamanı gelir, kendini Tanrı yerine
koymuş olan makinayı yok etmek üzere BEech (MOrgan FReeman) ile birlikte ölmek
ve belki de yeniden doğmak, geride kalan insanlığın yaşam serüveninin devam
etmesi için uzaya giderler ve sonunda tüm makinalar yok edilir. İnsan ırkı
kurtulur! Jack de ailesine kavuşur:) mutlu son !
Film başarılı bir bilimkurgu ancak geleceğin de
bir aynası belki de tahmin edebileceğimizden bile yakın bir gelecek! Çünkü şu
an yaptığımız, ürettiğimiz, düşündüğümüz, hissettiğimiz her şey bir sonraki
adımı belirliyor. Ancak asıl gerçek şu ki hiçbir nükleer savaş aleti, insanın
özündeki sevgi kadar güçlü olamaz ve olamayacaktır da!
Her birimiz örülmüşüz ilmek ilmek sevginin ipleri
ile her zaman var olmak ve sevginin rahminde çoğalmak üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder