21 Nisan 2013 Pazar

KİŞİSEL TARİHİMİZİ YENİDEN YAZMAK


Metaforik olarak iki çeşit birey barındırırız içimizde;

Bedensel birey: yediklerimizin yararlı olanlarını alıp, zararlı olanlarını dışkı olarak dışarı atıyoruz.

Ruhsal birey:  ruhumuzun sağlığı için de hayal kırıklıklarımızı, üzüntülerimizi dışarı atmamız gerekebilir, bunu da sadece sözel olarak duygularımızı ve düşüncelerimizi söze dökerek ve davranışlarımıza yansıtarak yapabiliriz.


Şimdi rahat bir yere oturun ve sessizce sadece okuyun, yazının içine dalın, zihniniz yolculuğa devam etsin…

Geleceğe doğru uzanan bir yolda yolculuğa çıktığımızı varsayalım. Haydarpaşa garından bir trene bindik, gidiyoruz… Trenin nereye gideceğini bilmiyoruz ama bazı peronlarda inenler ve binenler olacak. Bu trende geçmiş-şimdi-gelecek kavramları var ama biz hangisinde olduğumuzu anlayamıyoruz. 



Günümüze bakacak olursak da geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarını anlamdıramadan sürekli geleceğin peşinden yaramaz bir çocuk gibi koşarken şimdi ve burada olmanın farkındalığına ‘an’ ların tadına doyasıya varamıyoruz.



 Biz yolculuğumuza geri dönelim. Çuf çuf çuf bilinmez diyarlara gidiyoruz. Trenin camlarından seyir ettiğiniz manzarayı sizlerin hayal gücüne bırakıyorum. Yolculuğun sonunda olmak istediğiniz ‘ben’ olacaksınız. Nasıl mı olacak? Bu yolculuk sırasında geçmişte yaşadığınız ve sizin benliğinizde korku, endişe, üzüntü duygularını uyandıran ‘anı’ ları nötr hale getireceğiz daha sonra bu anıları siyah-beyaz bir televizyon ekranından seyreder gibi hissedecek ve  kendi ‘anı’larınızın aktörleri ya da aktrisleri olmak yerine seyircisi olacaksınız.

İnsanoğlu var olduğu günden beri hep bir değişim arzusu içerisinde olmuştur. İhtiyaçlarımız doğrultusunda, kendimizi hayatın farklı konumlarında farklı noktalara odaklanarak yaşam sürecimizi sürdürmeye çalışırız. Değişim kaçınılmazdır, hayatta olduğumuz müddetçe düşünce, duygu, davranış ve beden boyutlarında değişime uğrarız. 

Ancak bu değişim döngüsü içerisinde bazen zihnimiz bizlere çeşitli oyunlar oynar. Çok istediğimiz halde bazı davranışlarımızı, düşünce biçimlerimizi ve hislerimizi değiştiremeyiz. Adeta bazı kanallar tıkanmıştır ve su artık gitmiyordur. Su kanallarındaki tıkanmaya neden olan beynimizin ürettiği ‘genelleme’lerdir. Beynimizin genelleme yapma yetisi bizlere atalarımızdan kalan yaklaşık 300.000 yıllık bir mirastır. Beynimizin genelleme yetisi sayesinde şu anda insan ırkı yaşamını devam ettirebiliyor. Bir düşünelim; yıl M.Ö. 3200, ormanda bir ayıdan kaçıyorum. O gün o saniyede beynimin ‘bütün ayılar tehlikelidir’J Ayıdan kaçmak, olumsuz bir anı ve içerisinde korku duygusunu barındırıyor. 
genellemesini yapma yetisi bugün insan neslinin devamı için işlevsel bir genelleme. Durup bir düşüneyim belki o gün o ayı biraz sinirliydi, canı bir şeye sıkkındı şeklinde düşünemezdim

Aynı zamanda korku duygusu, hayatta kalmamıza da hizmet ediyor. Günümüzde ilişkisel boyutta yaşadığımız tüm sorunların, problemlerin temelinde de geçmişten kaydettiğimiz ve bizler farkında olmadan hücrelerimizin derinliklerine işlemiş duygu, düşünce ve davranış kalıplarını kullanıyoruz. Örneğin, beğenilmediğimiz ya da takdir edilmediğimiz bir ortamdan hemen ayrışmak istememizin nedeni dışlanmış/ itilmiş gibi hissetmemiz. Çünkü M.Ö. ki yıllara baktığımızda grup ilişkisinin egemen olduğu bir hayat vardı. Grubun dışında kalmak, beğenilmemek demek oluyordu ve hayatın sonu anlamına gelmekteydi. Şimdi de pek farklı değil sanırım, ne dersiniz? Eşiniz ile, patronunuz ile, çocuklarınız ile yaşadığınız problemleri, hayati bir travma olarak algılayarak, kendimizi savunmaya geçmemizin nedeni nereden kaynaklanıyor acaba?


Bir günde yaklaşık olarak 20.000 yaşantı (AN) görüyoruz, her bir an yaklaşık 2-3 saniye
sürüyor. 


Daha sonra beyin bu anları birleştiriyor ve film şeridi haline getiriyor
ama bu işlemi yaparken sadece olumlu ve olumsuz yaşantıları kaydediyor, nötr yaşantıları çöpe atıyor. Bu nedenle geleceği oluşturmak, kişisel tarihimizi yeniden yazmak bizim elimizde. Gerekli olan sadece olumsuz anıları nötr hale getirerek geçmişi temizlemek.

Şimdi tren yolculuğumuza geri dönelim, duygularınızda, düşüncelerinizde, bedeninizde sizi rahatsız eden bir anıyı zihninize getirmeye çalışın.

Bu anıya bir isim verin.

Bu anının resmi tüm detayları ile gözünüzün önünde olsun, gözlerinizi isterseniz kapayabilirsiniz.

 O anıya geri döndüğünüzde kendiniz ile ilgili negatif düşünceniz/inancınız nedir? Lütfen not edin ve 1-10 arası bir derece verin (10: çok kötü/1: nötr).

 Daha sonra bu tren yolcuğu sona erdiğinde kendinize ne söylemek isterdiniz, kendiniz ile ilgili olumlu bir inanç belirtin, not edin ve bu olumlu inanca bir derece verin(10: çok iyi/1: nötr).

Bu anı zihninizde iken hissettiğiniz duygularınızı ve bu duyguları vücudunuzun neresinde yoğun olarak hissettiğinizi not edin.

Daha sonra örneğin olumlu inancınıza ‘5’ derecesini verdi iseniz, ‘5’ i ‘10’ yapabilmek için neye ya da nelere ihtiyacınız olduğuna odaklanın ve sağ avucunuzu açın. Olumsuz inancınıza ‘7’ verdi iseniz, ‘7’ i ‘1’ yapmak için hangi otomatik düşüncelerin zihninize hakim olduğunu keşfetmeye çalışın. Ne olur ‘1’ olursa onu merak edin, sizi engelleyen düşüncelerinizi sol avucunuzun içine alın. Tren vagonunda ayağa kalkın pencereyi açın, sol avucunuzdakileri fırlatırken, sağ avucunuzu kapayın.



Şu anda gelecekteki ‘ben’ için ne yapılması gerektiğini en iyi siz biliyorsunuz, ihtiyacınız sadece eyleme geçmek, hadi daha ne duruyorsunuz tren bir sonraki perona hareket etti bile çuf çuf çuuuffff...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder