3 Nisan 2013 Çarşamba

'SİZİN GİBİ BİR İNSAN İLE İLK KEZ KARŞILAŞIYORUM!'

'Sizin gibi bir insan ile ilk kez karşılaşıyorum!' Bu cümleyi yaşamımın son iki aylık evresinde o kadar çok dinlemeye başladım ki şimdi düşünüyorum:
 'Acaba ben dünya gezegeni yerine farklı bir gezegende mi yaşıyorum?'
 
Kendimi şu sıralar fiziksel ve ruhsal olarak çok iyi hissettiğimi söylersem kendime çok büyük bir yalan söylemiş olurum. Son günlerde ismini tam koyamadığım, anlamlandıramadığım duygular hissediyorum özümde. Bu duygularımla buluşamamak da 'çaresizlik' ve 'yalnızlık' duygularını ruhumla özdeşleştiriyor.
 
Evrende var olan tüm enerjilere saygı duyuyorum, bu Özge'nin yaşamındaki en önemli ve temel felsefesi. Bir çiçeğe ne kadar saygı duyuyorsam bir insana da aynı saygıyı gösteriyorum. Bu insan ister 1 yaşında olsun, ister 90 yaşında olsun, aynı saygı, aynı özveri ve aynı hoşgörü ile ilişki kurma yönünde çabalıyorum. Mümkün olduğunca dinlemeye çalışıyorum, duymaya değil; anlamaya çalışıyorum, anlatmaya değil; görmeye çalışıyorum, bakmaya değil; duyumsamaya çalışıyorum, hissetmeye değil; vermeye çalışıyorum, almaya değil.
 
Sanırım çok çalışıyorum ve bir o kadar kendimi iyi ifade edemediğimi duyumsuyorum.
Bu sayfada mümkün olduğunca 'farkındalık' temalı konular işlemeye özen gösterdim. Çünkü inanıyorum ki; önce kendini bilecek insan! Önce kendi bedenini, kendi duygularını, kendi düşünce ve davranışlarını tanıyacak, özümseyecek ki; bir başka dünyayı keşfedebilsin!
 
Dün yaşamış olduğum bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle, bir bakalım bu iki insanın farkındalık düzeylerine:
 
Özge, bir daire kiralamak için bir emlak ofisine gider ve çok beğendiği dairenin ev sahibi ile tanışmak istediğini ifade eder:
 
Emlak işi yapan yetişkin: 'Valla abla, ben ev sahibi ile konuştum. Kendisi çok yoğun olduğunu hiç vakti olmadığını söyledi. Eğer bu kirayo kabul ediyorsa etsin başka türlü olmaz, dedi. Kira sözleşmesini imzalamaya geldiğimde tanışırız, dedi.'
 
Özge: 'Ev sahibi evini kiralayacak olan kişiyi tanımak için vakit ayırmak istemediğini söyledi, anlıyorum. Ancak ben, ev sahibinin kim olduğunu bilmeden, bir sözleşme düzenlemek istemiyorum. Benim amacım; ev sahibi ile kira ücreti hakkında konuşmak değil, benim amacım ve istediğim evini kiralayacağım kişinin 'kim olduğunu, nasıl bir karaktere-kişilik örgütlenmesine sahip olduğunu görmek, dünya görüşü hakkında fikir elde etmek ve en önemlisi bu evrene ne veriyor bunun hakkında fikir sahibi olmak istiyorum. '
 
Emlak işi yapan yetişkin: 'Ya abla Allah aşkına ne yapcan şimdi sen adamın kim olduğunu? Ben sana söyleyeyim: 'adam 40 lı yaşlarda bir avukat. Babası hakim. Bu bölgede 10 adet dairesi var. Yani anlayacağın varlıklı, zengin bir insan!'
 
Özge: 'Sanırım ihtiyacımı doğru bir şekilde anlatamadım. Ben ev sahibinin NE İŞ YAPTIĞI İLE DEĞİL, NE OLDUĞU İLE İLGİLENİYORUM. Bu kişi İstanbul ilindeki tüm evlerin de sahibi olabilir ve bu beni hiç ilgilendirmez. Çünkü siz bana kişinin sahip olduğu şeyler hakkında bilgi veriyorsunuz, ben ise kişinin kim/ne olduğu ile ilgileniyorum.'
 
Emlak işi yapan yetişkin: 'Abla, sanane adamın nasıl biri olduğundan. 36 yıllık yaşamımda ilk kez senin gibi bir insan ile karşılaşıyorum.'
 
Özge: 'Eğer ben her ay bu kişiye bir ödeme yapacaksam, bu yaptığım ödemenin hangi amaçla kullanılacağını öğrenmek benim en tabi hakkımdır.
 
Emlak işi yapan yetişkin: 'Ablacım, aradım tekrar, tamam dedi. Bugün 15.30 da gelecek ofise, sizin için de uygunsa bekliyorum.'
 
Özge: 'Tamam, geliyorum. Teşekkür ederim.
 
Emlak işi yapan yetişkin: 'Abla, kira sözleşmesinde kefil olarak babanızı mı gösterecek siniz?
 
Özge:' Ben size kira sözleşmesini hazırlayın, şeklinde bir talimat vermedim. Sadece avukat bey ile tanışma talebimi ilettim. Belki de bu tanışmadan sonra bu daireyi tutmaktan vazgeçebilirim.'
 
Emlak işi yapan yetişkin: ' Ya abla ben söyledim avukat bey sözlşeme için geliyor'...
 
Sonrasını sizlerin hayal gücüne bırakıyorum:)  Bu kişiye kendimi doğru bir şekilde anlatamadım. Ve bu kişi benim düşüncelerimi anlayabilmek adına hiç çabalamadı.  Bana söylediği; 'sizin gibi bir insan ile ilk kez karşılaşıyorum'. Bir bilse ben kendisi gibi kaç insan ile karşılaşıyorum bir günde!
 
İşte size 'İLETİŞİM', işte size 'FARKINDALIK' . İletişimsizlik becerisinin en güzel örneklerinden bir tanesini okudunuz. Başından itibaren kafasındaki senaryoya göre hareket eden genel bir insan.
İletişimin temel kuralı: 'ÖNCE DİNLE, ANLAMAYA ÇALIŞ, SONRA ANLAŞILMAK İÇİN ÇABA GÖSTER'.
 
Farkında olan insan; temas ettiği, karşılaştığı her insanın farklı bir dünya görüşü olduğunu bilen ve koşulsuz kabul gösterebilen erdem sahibi insandır.
  •  BENİ İLGİLENDİRMİYOR !
 
Yaşadığımız dünya gezegeninde her birimiz beden kılıfındaki  enerjileriz. Ve bir'iz, bütünüz. Yaşamınızda bugüne kadar temas ettiğiniz her bir enerjiden sorumlusunuz. Yukarıdaki örnekte anlatmak istediğim, para da bir enerjidir. Ve bu enerji ile ne yaptığınız, nereye verdiğiniz vee hatta sonrasında verdiğiniz kişinin bu enerji ile ne yaptığı da sizi ilgilendirir ve bu bağlamda sorumluluk sahibisinizdir. İşte farkında olmak demek budur. Örneğin; sokaktaki bir dilenciye para veriyorsunuz. Duygunuz: merhamet. Zihninizden: 'yardım ettim ve ben iyi bir insanım' imajınızı güçlendiriyorsunuz. Halbuki siz 'iyilik' yapmıyorsunuz, o kişinin mevcut durumuna destek oluyorsunuz, o kişinin dönüşümüne yardımcı olmak yerine mevcut halinle kalması için üzerine para veriyorsunuz!
 
Aman o kadar ince mi düşüneceğiz diyorlar! Evet düşüneceğiz, düşünmek zorundayız. Sorgulayacağız, 'Beni ilgilendirmez!' diyerek birbirimizden öte kendimize ne kadar yabancılaştığımızın ve dünya gezegenini nasıl bir sona sürüklediğimizi farkında mıyız?
 

Sevgiyle :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder