Her varlık, ölüm-doğum döngüsündeki sonsuz yolculuğunda öz düşünce, öz duygu ve öz eylemlerinden sorumludur. Düşünceleri ve duygularını eylemler ile deneyimler. Her insan varlığı eylemlerinin sonucunu görür ve eylemlerinin tam olarak karşılığı kendisine sunulur. Hiçbir yolcunun yolunu bir diğer yolcu bilemez. Bu nedenle bir varlığın yolu ve kendisi için yapacağınız yorum size aittir. Her bir varlık Yaradanın eşsiz parçasıdır. O varlığın yerini hiçbir varlık dolduramaz dolayısı ile herşey “bir”liğe hizmet eder. Siz diğer bir varlığa “acı” çektirmeyi düşünüyorsanız. Sorun kendinize: “kendi benliğimde neyi tam olarak kabul zeminime taşıyamıyorum ki, bu kadar acı çekiyorum?”
Birisini cezalandırmak mı istiyorsunuz? Sorun kendinize: “bugüne değin içselleştirerek öğrendiğim ‘doğru’ –‘yanlış’ kavramları ne kadar gerçekliği yansıtıyor. Kendi benliğimi sürekli olarak cezalandırma arzum ve istediğim nereden kökleniyor ve besleniyor?”
Her bir varlık bir amaca hizmet eder. Sınırlı bir bilinç yapısı parmağıyla işaret ederek “bu yanlış”, “bu doğru” der. “Bu böyle olmalı yoksa başka türlü olamaz der.” Bir nevi “Tanrıcılık” oynar. Bilemez ki belki de “kötü” dediği “iyidir”. Veyahut “iyi” dediği “kötü”dür. Ancak bilmediğini bilmediğininin de farkında değildir.
Şu an pek de hoş olmayan olaylar mı var gündemde? Ne kadar hoş ve muhteşem, bundan daha iyisi nasıl olabilir? Şimdi Dünya daki canlılar kendi zihin yapıları ile yüzleşiyorlar. Yüzleşme, dönüşümezemin hazırlar. Dönüşüm diyorum değişim değil. Bugüne değin “dili ehil” kullanmadığınız için sürekli “değişim” peşinde enerjilerinizi boş yere harcadınız. Değişim var olan birşeyi farklı bir şekilde yapmaktır. Hergün koşu eyleminde ormada bulunuyorsunuz, artık sahil kenarında koşmayı tercih ediyorum. Eylem aynı, eylemin form sahası değişti, bu değişimdir. Veyahut elinizde bir kabak var bu kabağı dolma olarka yada mücher olarka pişirebileceğiniz gibi belki de kabak salatası yapmayı tercih edersiniz, kim bilir? Var olandan farkı formlar üretmek bunun adı “değişim”dir. Dönüşüm derken; “büyümek”ten bahsediyorum. Olanı oladuğu gibi kabul ederek, tüm olanların, tüm gördüklerinin, tüm işittiklerinin, tüm hissettiklerinin kendi zihninin bir ürünü olduğunu fark etmek dönüşümün ilk adımıdır. İkinci adım bugüne kadar öğrendiğin, doğru-yanlış etiketlerini bir bir soymaktır bedeninden, zihninden ve duygularından ve en önemlisi yüreğinden ki bu son derece “acı” vericidir. Acı olmadan “dönüşüm” gerçekleşmez. Acı derken; “ah, vah diyerek sürekli sancıyan bir yaradan” bahsetmiyorum. Nefsini terbiye etmekten söz ediyorum. Kendine şiddet uygulamaktan özgürleşmek acı vericidir. Çünkü sürekli acı bedeninde “kurban” rolündesin. Sorumluluk alarak tüm varoluş potansiyelin ile bütünleşebilmek için benliğinin “karanlık yönleri” ile buluşmak bu karanlıkların özündeki aydınlıkları idrak etmek durumundasın ki bu yol “acı” verir. İşlevsel olmayan düşünsel, duygusal, eylemsel bütün kılıflarından sıyrılmak ve çıplak kalmak…
İşte bunun adı “dönüşüm”dür. Benliğini bütünüyle keşfederek, kim olduğunu hatırlamak.
Bugüne değin bizlere hep “en iyisi ol” denildi. Okulda “başarılı” olmak gibi çarpık kavramlar benliğin en derinlerine ilmek ilmek işlendi. “Başarılı ve en iyisi ol, tek ol, bir tane ol” , egosal kendini bilmeyen bir zihnin tezahürleri.
Dünya adını verdiğimiz gezegende can bulan her bir varlık başarılıdır, bir tanedir, en iyisidir.
Başarılı olmak için çaba harcamaya, efor sarf etmeye gerek yoktur. Adı üstünde “başarılı OLmak” Sadece kendin OLduğunda her an her nefesinde “başarılı” OLduğunu görebilirsin.
Bunun için; iyice köklenmek gerek—bilmek gerek her ne oluyorsa en muhteşemi oluyor ki bu mutlak teslimiyet ile ÖZgüven büyür.
Yaratıcı potansiyeli ortaya koymak gerek-her eşsiz varlığın gerçekleştirmesi gereken çok özel eylemler var, keşif için zaman ve alan tanımak gerek…
İradenin gücü, yolda bir sürü çakıl taşı var. Mutlak irade ÖZe güvenerek Yaratıcı potansiyelini ortaya koyar.
İşte bir adım sonrası BİZ diyebileğin KALP makamına erişirsin. Kalbim gözü ile gördüğünde, tüm varlıklarının acılarını avuçlarında duyumsadığında işte o an zihnindeki “ikilik” son bulur ve “bir” olursun. Hiç OLmak istersin.
Herkes BİRŞEY olmak uğruna koşarken sen HİÇ OLMAK için herşeyimi feda ederim dersin…
Lao Tzu öğrencileriyle seyahat ediyormuş ve yüzlerce oduncunun ağaçları kestiği bir ormana gelmişler. Oraya büyük bir saray inşa edeceklermiş. Neredeyse tüm orman kesilmiş, ama binlerce dalı olan büyük bir ağaç duruyormuş. Öyle büyükmüş ki gölgesinde on bin kişi oturabilirmiş. Lao Tzu, öğrencilerinden tüm orman kesilmişken bu ağacın henüz neden kesilmediğini öğrenmelerini istemiş.
Öğrenciler gidip odunculara sormuşlar: “Bu ağacı neden kesmediniz?”
Oduncular yanıtlamışlar: “Bu ağaç işe yaramaz. Ondan hiçbir şey yapamazsın, çünkü her dal boğumlu. Hiçbir şey düz değil. Sütun yapamazsın. Mobilya yapamazsın. Yakıt olarak kullanamazsın, çünkü dumanı gözler için çok tehlikeli. Seni kör eder. Bu ağaç hiçbir işe yaramaz. Nedeni bu.”
Öğrenciler geri dönmüşler. Lao Tzu gülmüş ve şöyle demiş:
“Bu ağaç gibi olun. Bu dünyada ayakta kalmak istiyorsanız, bu ağaç gibi olun. İşe yaramaz. O zaman kimse size zarar vermez. Dümdüz olursanız kesilirsiniz, bir başkasının evinde mobilya olursunuz. Güzel olursanız pazarda satılırsınız, bir eşya olursunuz.
Bu ağaç gibi olun tamamen faydasız. O zaman kimse size zarar veremez. Ve siz büyürsünüz, binlerce insan gölgenizde dinlenebilir.”
Lao Tzu’nun mantığı seninkinden çok farklıdır.
O “Sonuncu ol”, der. “Dünyada yokmuşsun gibi ilerle. Bilinmezliğini koru. Birinci olmaya çalışma, rekabet etme, değerini kanıtlamaya çalışma. Gerek yok. Faydasız kal ve hayatın keyfini çıkar.
Elbette pratik olduğu söylenemez. Ama onu anlarsan derin bir katmanda, derinliklerde onun aslında çok pratik olduğunu göreceksin. Çünkü hayat keyfini çıkarmak, kutlamak içindir, bir fayda olmak için değil. Hayat pazardaki bir eşyadan çok şiir gibidir; bir şiir, bir şarkı, bir dans gibi olmalıdır.
Lao Tzu der ki: “Çok akıllı olmaya çalışırsan, çok faydalı olmaya çalışırsan kullanılırsın. Çok pratik olmaya çalışırsan, o veya bu şekilde kullanılırsın, çünkü Dünya pratik bir insanı rahat bırakmaz. TÜm bu fikirlerden kurtul. Bir şiir, bir çoşku olmak istersen, faydacıllığı unut. Kendine sadık ol.”
Belki de neden bahsettiğimi henüz idrak edemiyor olabilirsin bunun için öz olarak:
Dışarıda baktığın tecavüzlerin sona ermesini istiyorsan önce kendi içindeki tecavüzcüyü ara ve gör. Sonrasında herşey olması gerektiği gibi mükemmel ve tam…
Özge Genlik
Uzman Psikolog-Yoga Eğitmeni
Vesta 77 Psikolojik Dönüşüm ve Yaşam Akademisi Kurucusu
www.vestaakademi.com